çev: Barış İşçi Pembeci
14 Nisan 2013 tarihinde VEG’in ilk PDC grubu, Darren J. Doherty, Lisa Heenan ve ailesinin Viktoria-Avustralya’da bulunan Bendigo yakınlarındaki küçük çiftliğine konuk oldular. Günün araziyi dolaşma bölümünde, Darren çok rahat anlaşılır bir dille, otlar ve hayvanlarla işbirliği içinde nasıl toprak oluşturabileceğimizi anlattı. Darren’ın anlattıklarının bir kısmını kaydettik ve kendisi kaydı paylaşmamızı nazik bir şekilde kabul etti.
“…nasıl çalıştığını sorarsanız toprağınızı bitkileriniz yapar. Olan şudur: bu otların her biri canlıyken güneş ışığını alırlar, bunu karbondioksit ile karıştırırlar, sonra bunu ayrıştırır ve suya, oksijene ve şekere, yani karbonhidrata dönüştürürler. Sonra bu şekerin büyük kısmı bitki tarafından salıverilir çünkü bitki kendisi için bahçıvanlık yapar. Beslenmesinden sorumlu olduğu bir mikrobiyal komünitesi vardır. Tüm bunlar birlikte evrimleşmiştir: bitkileriniz var ve bunlar fazla karbonhidratı polisakkarit (nişasta) biçiminde kök sistemlerinden dışarı atıyorlar ve bununla topraktaki mikro yaşamı besliyorlar. Yani, aşağıda bir şeker partisi devam etmekte.
Sonra, benim tabirimle, yeraltı kompostlaşması meydana gelir- bir ağız o sıvıyı yer, sonra da salgı bırakır. Bu sıvı haldedir, o yüzden çok ufalmış ve dengeli bir karbon şeklinde salgılanmış olur ki, buna da humus denir. Aşağıda olan biten bu tarz bir şey. O yüzden, bu işi en randımanlı şekilde becerdikleri ve karbonu kendilerine saklamadıkları için -zira ağaçlaşmazlar- otları teşvik etmek isteriz. Ağaçlar da bu işi yaparlar ama karbonun çoğunu -aslında yaklaşık olarak %50’sini- kendilerinde ya da kök sistemlerinde tutarlar. O yüzden ağaçları kazıp çıkardığınızda altlarında fazla toprak bulamazsınız.
Dünyanın büyük tarımsal veya ekin alanları ormanlar değildi. Bu alanlar genel olarak çok yıllık otlaklardı ya da savanna arazileriydi. Bundan dolayı biz otları kullanıyoruz, sizin de aynısını yapmanızı tavsiye ederim. Pek çok insan otlarını örtüyor- gelirler, çok geniş bir alanda örtü malçlama veya onun gibi bir şey yaparlar ama yine de sonunda fazla toprakları oluşmaz. Sonra karbon taşırlar. O yüzden, eğer hemen bir bahçeye ihtiyacınız varsa sürmesiz tarım yapın. Kendi ihtiyacınız kadar sebze üretmek için bunu geniş bir alanda yapmanıza gerek yok. Ama arazinin geri kalan kısmında toprağı iyileştirmek istiyorsanız, otların gelişmesini sağlayın, destekleyin. Çok yıllık otlaklardan daha iyi bir karbon tutma ve toprak oluşturma sistemi elde edemezsiniz.
Şimdi bunu kendi çimlik alanınızda yapabilirsiniz. Evinizin önünde bir çimenliğiniz varsa ve “iki yıl içinde buraya bir meyva ağacı dikmek istiyorum” diyorsunuz ya da Dave Jacke’lerde gördüğünüz gıda ormanı konusunda heveslisiniz ve bir gıda ormanı da siz oluşturmak istiyorsunuz. Bu durumda yapmanız gereken biraz toprak oluşturmaktır, çünkü şu anda çim biçme makinenizle dolaşırken lanet olası bir kangurunun ya da büyükbaş hayvanlarla fazla otlatma yapan birisinden farklı bir şey yapmıyorsunuz- otların kök sistemini hep kısa tutuyorsunuz. Çünkü kök sisteminin derinliği ile yaprağın yerden yüksekliği arasında doğrudan bir bağlantı vardır.
Eğer elinizde sadece bu yükseklikte otunuz varsa, bu durum on kilovat enerjiye gereksinimi olan bir ev için elinizde sadece beş kilovat enerji bulunmasına benzer. Yani, bir enerji açığınız var. Otlarla da durum böyledir. Eğer otlarınızı kısa tutarsanız, o zaman kök sistemini de kısa tutmuş olursunuz, bu da toprağınızın sığ kalmasına, dolayısıyla da sıkışmasına sebep olur. O yüzden, yapacağınız en iyi şey, o sıkışıklığı fiziksel olarak gidermektir, bu işi dirgenle veya benzer geniş ağızlı, çift saplı bir çatalla (broadfork) yapabilirsiniz. Dirgeni toprağa batırıp hafifçe geriye bastırarak toprağı gevşetirsiniz, yavaş olur ama zaten alanınız küçük. Toprağın sıkışmışlığını giderin ve sonra bırakın otlar büyüsün. Büyümesine izin verin, çiçekleninceye kadar da biçmeyin. Çeşit çeşit otlar çıkacaktır, oralı olmayın, hangi otun büyüdüğü önemli değil, sadece çiçeklenmelerine izin verin. Olan şudur: Bitkinin çiçeklenmesine izin verdiğinizde, Yeomans’ın dediği gibi, otlarınızı bu aşamada biçerseniz ya da otlağınızı bu aşamada otlatırsanız, bitkinin üreme güdülerini yavaşlatmış olursunuz. O yüzden bitki bir tür şoka girer. Elinizde büyük, geniş, su çeken yapraklarınız ve doludizgin bir karbon üretim sisteminiz varken ve sıvı karbonunuz toprağa geçerken, her şey durur. Çünkü şimdi bitkiniz hayatta kalmaya çalışıyor. Bir hayvanın gelip yaprakları bu aşamada yemesi tüm güneş panellerinin yok olmasına benzer çünkü artık bitkinin köklerini destekleyecek yapraklar ortadan kalkmıştır. O yüzden, kökler çürür ve sonra ne olur? Benim tabirimle “yeraltı kompostlaşması” başlamış olur. Topraktaki tüm organizmalar çürüyen bu maddeye üşüşür, sonra da bunu bir çeşit organik karbona dönüştürürler.
Sonra yapmanız gereken, burası gerçekten kritik kısımdır, kendisine gelmesine, iyileşmesine izin vermektir. Normalde, eğer sulama sisteminiz yoksa, iyileşemez çünkü yağmur durmuştur ve canlılığın oluşmasını sağlayacak su yoktur, canlılık gelecek yıla kadar durur. O yüzden, biz şunu yaparız: çizel pullukla ya da geniş ağızlı çatalla “dönüm hattı” çizgileri [keyline; arazinin dışbükey eimden içbükey eğime geçtiği noktadan itibaren eşyükselti hatlarında açılan çizgiler – ed.] açarız, otların büyümesine izin veririz, sonra keseriz, biçeriz ya da yeriz, sonra ertesi yıl geri gelir, aynı şeyi bir daha yaparız. Ama bu sefer sıkışık toprağı gevşetirken kök sistemi sıkışık olmayan bir toprakta gelişmeye başlamış olur ve bitkiler fiziksel potansiyelini sergilemeye başlayabilir. Bitkilerin çok azı fiziksel potansiyellerini sergileyebiliyorlar çünkü sıkışıklık ve diğer faktörler buna engel oluyor.
Bermuda çimi (köpek dişi ayrığı), bent çimi, kikuyu çimi (Pennisetum clandestinum) gibi bitkilerin hepsi köksaplı (rizomlu) türlerdir ve sıkışık toprağı severler. Bayılırlar. O yüzden, sıkışık toprağı yok ederseniz, artık ayrık için uygun bir ortam kalır mı? Bir öğe olarak yine var olacaktır, ama sıkışık toprağı kaldırarak köpek dişi ayrığını, kikuyuyu veya diğer köksap bitkileri baskılayacak ardıl türlerin gelişmesini sağlarsınız. O yüzden bu şeyler hakkında düşünme biçiminizi değiştirmeniz ve bu ardıllaşma ile çalışmanız gerekiyor- kendinizi ikna etmeniz ve bu teknikleri bu olasılığı artırmak için kullanmanız gerçekten önemli. Çünkü zaten burada yapmaya çalıştığımız şeyin büyük bir parçası potansiyeli tesis etmekle ilgili değil mi? Ya da potansiyele olanak tanımakla? Hepimizin içindeki, tüm sistemlerimiz içindeki potansiyele? O yüzden bir kere mevzuyu anlarsanız, tam da bunu yapabilirsiniz.
Bizim burada yapmış olduğumuz da kısmen bu. Ama ne yazık ki hiç hayvan kullanmadık… Hayvan kullanmak istememizin sebeplerinden bir tanesi şu: otların benzin harcanarak biçilmesi yerine mekanik olmayan bir ağız tarafından yeniyorlar ve bir diğer kompost evresine giriyorlar. Sonra da harika bir kompost olarak dışarı çıkıyorlar… İnekler harikadır; var olabilecek en iyi toprak oluşturma partnerleridirler. Nedeni de çok randımansız olmalarıdır. Randımansız olmalarının sebebi bir hayvanın büyüdükçe verimsizleşmesidir. En etkin hayvanlar en küçük olanlardır. O yüzden bakteriler süper randımanlıdır. Çok az enerjiye ihtiyaçları vardır, o yüzden enerji verimlilikleri çok daha fazladır. Bu yüzdendir ki, biyoyakıt üretimi için algler diğer tüm bitki bazlı olanlardan daha tercih edilir olacak. Çünkü çok ama çok küçük organizmalardan ve dolayısıyla da büyük enerji verimliliğinden bahsediyoruz.
İnekler müthiş büyük hayvanlardır, iki metrekare alan kaplarlar. Bir inek bir günde 9-20 kg arası kuru madde yer ve bunun da %75’ini dışkı olarak çıkarır. Yani besini çok fazla absorbe etmez çünkü sırf ayakta durmak için çok fazla enerji harcar. Aynı, muhteşem derecede randımansız olan fil gibi! Bir inek günde 40 ila 80 litre arası su içer. Nereye gider bu kadar su? Yöntemimizin çılgınlığını görebiliyor musunuz? Bu hayvanları bir araya topluyoruz ve dolaştırıyoruz- böylelikle ne yapmış oluyoruz? Araziyi sıvı gübre ile sulamış oluyoruz! Ya hayvanlara mineral verirsem? Burada hepinizin vitamin hapları vardır ve absorbe etmediğiniz minarellerin kokusunu idrarınızdan alabileceğinizi bilirsiniz. Bu minareller sıvı durumda oldukları için biyolojik olarak kullanılabilir durumdadır. Bu yüzden hayvan edinmek için bu kadar heyecanlıyım- çünkü, biliyorum ki, ister bir gine domuzu, ister bir tavşan, inek, koyun, her ne olursa olsun, arazimdeki mineral döngüsünde devasa bir artışa kavuşacağım.
Şimdi, hepinizin fark etmiş olabileceği gibi, kümes hayvanları işemezler çünkü idrar kanalları yoktur. Yani, dışkıları ile idrarları karışıktır. Yani kümes hayvanlarıyla durum biraz farklıdır- bir tavuktan sulama sistemi elde edemezsiniz. Ama keçiler, inekler ve koyunlar, hepsi geviş getiren hayvanlardır ve çok odalı midelere sahiptirler. Bu yüzden de oldukça kötü kalite materyalleri sindirmeye iyi adapte olmuşlardır,çıkan gübreleri de çok yüksek kalitededir. İnekler özellikle iyidir çünkü dışkıları yuvarlanmaz.
Şimdi on ineğim olduğunu, ilkbaharda olduğumuzu ve otların boyunun yaklaşık 60 cm olduğunu varsayın. Küçük bir alanı çitle çevirdim ve hayvanları orada bir gün bıraktım. Günün sonunda bu alan nasıl görünecek? Gübre ve idrar ile kaplanmış olacak- bu alandan muhteşem yoğunlukta dönüşmüş bir biyokütle ve su elde etmiş olacağım. Sonra ne olacak? Bir sonraki çitli bölmeye geçeceğim. Orada ne olacak? Takip eden ardıllık nedir? Sinekler, böcekler gelecek, tüm dışkı kınkanatlıları burada olacak, kuşlar burada olacak, saksağan kümeleri ve tanrı bilir daha neler neler. Hepsi gelecek.
Üç gün sonra da tavukları getireceğiz çünkü bu aşamada kurtçuklar, sineklerin bırakmış olduğu larvalar çıkmış olacak. Yani, buraya gelen hepçil hayvanlar için tam bir protein ziyafeti. Tavuk ne yapar? Eşelenir! Evet, tüm o büyük dışkı kütlelerini eşeler, ufaltır ve dağıtırlar.
Aynı, bir çiftçinin arkasında tırmık çeken traktör kullanması gibi. Biz böyle yapmak zorunda değiliz çünkü biz tavuk dostlarımızı kullanabiliriz. Tavuklar tüm bunları yapacaklar, peki sonra ne olacak? Tüm o parçacıklar iyice ufalanacaklar ve ufaldıkça da toprağa geri karışmaları daha çabuk olacak. Böylelikle, tüm toprak oluşum sürecini hızlandırmış olacağız ve bu konuda da inanılmaz heyecanlıyım.
HeenanDoherty’den Darren J. Doherty’nin 14 Nisan 2013 tarihinde VEG PDC grubuna konuşmasıdır.