Bir Sayfa Seçin

Biyolojik Kaynaklar

Patrick Whitefield

Enerjinin geri dönüştürülemeyeceği fikri, özellikle de sonlu miktardaki fosil yakıtlara olan bağlılığımız düşünüldüğünde biraz moral bozucu olabilir. Aslına bakılırsa sonsuz enerji kaynağı diye bir şey yoktur. Ancak Güneş daha milyarlarca yıl parlayacaktır, insanoğlu zamanı ölçeğinde bu enerjiyi sonsuz olarak kabul edebiliriz.

Bitkiler enerjilerini doğrudan güneşten alır, hayvanlar da yedikleri bitkilerden. Kimyasal veya mekanik yollar yerine bir işi yapmak için bir bitkiyi veya hayvanı her kullandığımızda, güneş enerjisini kullanıyoruz demektir. Bu bitki veya hayvanlar biyolojik kaynak olarak adlandırılır.

Bunun bir örneği bahçede bitkilere musallat olan böceklerle mücadelede bu böceklerin avcılarını çeken bitkileri kullanmaktır. Avcı böcek türlerinin erişkinleri belli bitkilerin çiçekleriyle beslenir, bu bitkilerin çoğu mutfağımızda kullandığımız bitkilerdir; türün larvaları da musallat böcekleri yer. Kurbağalar sümüklüböcekleri yer, ördekler de öyle. Sümüklüböceklerle başı belada olan bir bahçeye bu ikisinden biri sokulabilir.

Bir hayvan kaynağına diğer bir örnek ‘tavuk traktörü’dür. Bu, bir sabanın önüne bağlanmış, kırbaçlanan yüz kadar tavuk demek değildir! Tavukların doğal davranışlarını sergilemesidir: gagalamak ve eşelemek. Tavuklar bir yerde belli bir süre tutulursa oradaki yabani otları sökecek, böceklerden bir kısmını  mideye indirecek ve ortamı biraz gübreleyecektir. Artık  hafif bir yüzey işlemesinden sonra o toprak dikime hazırdır.

Bu örneklerde bütün yaptığımız, söz konusu bitki veya hayvanın doğal davranışını bize fayda sağlayacak bir düzenin içinde gerçekleştirmesini sağlamaktan ibaret. Tavuklar her zaman toprağı gagalayıp eşeleyecektir, bunu bizim işimizi azaltacak bir yerde yapabilirler.

Bu biyolojik kaynak örneklerinde, ölü bitki ve hayvan kaynaklarından ziyade canlı bitki ve hayvanlar söz konusudur. Bunun bazı avantajları vardır. Örneğin, rüzgâr perdesi olarak plastik bir kafes yerine bir çalı çit yetiştirmek, plastik üretmek için harcanacak enerji ve ortaya çıkacak kirlilikten bizi kurtarır. Ayrıca bu çalı çit, taşınması için belli bir enerji harcanacak ve kimyasal koruyucularla işlemden geçirilecek bir ahşap parmaklığa kıyasla daha düşük bir ekolojik maliyete sahip olacaktır. Dahası, çalı çit bedavaya kendini yeniler; bu da, ilk başta bunu ortaya çıkarmak yavaş ve maliyetli olsa da, uzun vadede daha hesaplı olduğu anlamına gelir.

Kimyasal veya mineral kaynaklar yerine ölü biyolojik kaynakları kullanmanın da çok büyük avantajları vardır. Örneğin kereste, her birim gömülü enerji başına dayanıklılık itibariyle çelikten 30 kat daha sağlamdır. Kerestedeki bütün enerji muhteviyatı güneş tarafından bedavaya sağlanmıştır. Çelik üretimindeki muazzam enerji girdisine kıyasla, kerestenin bir inşaatta kullanılması için tek gereken testereyle kesilmesi ve nakliyatıdır. Elbette bu kerestenin o bölgede mi yetiştiği yoksa ithal mi edildiği çok şeyi değiştirir.

Diğer bir deyişle, bir biyolojik kaynağı kullanmayı seçtiğimizde güneş ışığını hasat ederiz. Ancak bu, bu kaynağı onun üretiminden daha büyük bir oranda tüketmememiz halinde doğrudur. Gelir yerine sermayeyi kullanmaya başladıysak, bir kaynağı hasat etmiyoruz, bunun kökünü kazıyoruz demektir. Bu koşullarda kereste ya da diğer potansiyel her türlü yenilenebilir kaynak, tıpkı fosil yakıt gibi yenilenemez bir kaynağa dönüşür. Tükettiğimizle aynı oranda dikmemiz gerekir.

**) Yazı Whitefield’in The Earth Care Manual adlı kitabından çevirilmiştir. Bu kitabı Türkçe’ye kazandırmak isteyen yayınevleri platform üzerinden çevirmen ile bağlantıya geçebilir.