Bir Sayfa Seçin

İklim
Çalışmalarımda iklim değişimine odaklanmıyorum; kısmen tepeden inmeci politikaların faydasız olanlardan amaçlananın tam tersine yol açanlara bir yelpaze sergilediğinden, kısmen, bence, bilimin yaygın kanıdan çok daha karmaşık ve daha az öngörülebilir olduğundan, son olarak da iklim değişikliğine dair gerçek bir korku yaratmada başarıya ulaşılmasının muhtemelen olumludan ziyade çok daha zarar verici insani tepkilere yol açacağından.

Görünüşe göre pek çok kişi baskın unsur karbondioksit ile ısı artışı arasında doğrusal bir ilişki olduğuna inanmakta; oysa iklim hakkında bir şey biliyorsak, o da iklimin doğrusal olmadığıdır. Modeller, karmaşık olsalar da, mevcut durumu kesin olarak öngörememişti, bu yüzden de eksiktirler. Gelecek açısından da, modeller bir ekonomik çöküşün etkileri ya da enerji kullanımındaki büyük düşüş gibi etkenleri kapsamıyor. Henüz yeterince anlaşılamamış çok sayıda karmaşık geribildirim döngüleri mevcut, bunların hepsi de birbirleriyle son derece karmaşık şekillerde etkileşime girmekte. Ayrıca insan kaynaklı etkilerin arka planını oluşturan çok uzun döngüsellikte doğal güçler var (binlerce yıllık zaman ölçülerinden bahsediyoruz) ve bunlar da yeterince anlaşılabilmiş değil. Çok uzun zadeli doğal döngüler ile çok daha kısa vadeli insani etkilerin net etkisi bilinmiyor. Atmosferdeki belli bazı parçacıklar kaynaklı “küresel loşluk”, Yerküreye ulaşan güneş ışınlarını etkilemekte. Bir ekonomik çöküş koşullarında, atmosferde çok uzun kalıcılığa sahip olan karbondioksite kıyasla, bu olgu çok daha hızlı şekilde değişimlere yol açabilir. Bu da yeterince modellenebilmiş değil.

Bence durum güvenilir öngörülerde bulunabilmek için fazla karmaşık ve kaotik. Bazı bakımlardan, bir sistemin gerçek durumundan daha basit olduğuna dayalı bilgilerimiz, bilmediğimizi kabul ettiğimiz şeylere kıyasla çok daha tehlikeli olabilir; zira tamamen yanlış eylem ve davranışları seçebilir ve sonuçta sorunu çok daha karmaşıklaştırabiliriz. Aşırı basitleştirici modeller genellikle kusurludur, bunların uygulanması, geri döndürülemeyecek büyük zararlara yol açabilir ya da bu tür zararları önlemede başarısızlığa uğrayabilir.

Kimi yorumcular yakın zamanda insan soyunun tükeneceğine dair kıyamet tahminleri yapmakta, sonuç olarak sert, baskıcı önlemler talep edilmekte. Bu tür öngörüleri pek ihtimal dahilinde görmüyorum, bunlar insanın elini kolunu bağlayan ve tehlikeli yaklaşımlar, çünkü korku bir şekilde ipleri eline aldığında, kendisi çok yıkıcı olabilen orantısız bir korku yaratabilmekte. İnsanlarda korku yaygınlaştıkça, kitlesel olarak aşırı tepkiler vermekte, durumun yaratabileceğinden çok daha büyük zararlara yol açabilmekte. Korku, toplumun dokusunda çok ciddi tahribatlar yaratabilecek aşırıcılarca politik bir dayatmacılık sağlamak üzere istismar edilebilir. Korkuyu aktif şekilde ortamdan temizlemek daha iyi bir yaklaşımdır, zira böylece daha çok kişi yapıcı bir yaklaşımı benimseyebilir.

Kitlesel tahayyülü kıyametimsi iklim değişimi korkusu ele geçirirse, ortaya çıkması muhtemel bir dizi sonuç bulunmakta. Bunların hepsi de bir şekilde arzulanan amacın tam tersine yol açacaktır. İlki halihazırda tanık olduğumuz karbon ticareti sistemi ponzi şemaları. Bu gerçekliğin bir diğer boyutunu daha finansallaştırmakta; oysa aşırı finansallaştırma ve sonuçtaki sanal zenginlik balonu mevcut borç krizine yol açmış durumda. Finansallaştırma güçlüler arasında revaçta, çünkü çok büyük kârlar yaratarak, Büyük Sermayeye daha geniş bir merkezi kontrol sağlıyor. Ayrıca muhtemelen sera gazı salımını daha da artırmakta. Karbon ticareti zenginlerin oyunu aynen devam ettirmesine izin verirken, yarattığı sorunlarla baş etmeleri için yoksullara ödeme yapmakta. Oysa bu paralar muhtemelen çok daha başka amaçlar için kullanılacak.

Öngörülen ikinci eylem uyumlanmaya yönelik kapsamlı altyapı yatırımları, bu da büyük miktarlarda sınırlı kaynağı tüketecek ve yeni salımlara yol açacak. Büyük ölçekli kamu ihale alımları çok kârlıdır, büyük şirketlerin güvenli gelir kaynaklarıdır, Irak örneğinde gördüğümüz gibi herkes bunların peşindedir. Şirketler korkuyu istismar ederek gelecekte bir işe yarayıp yaramayacağı bilinmeyen şeyler üreterek kârlar elde edebilmekte.

Üçüncü olasılık yaygın jeomühendislik – “küresel loşlaşmayı” tersine çevirmek üzere atmosfere planlı şekilde belli partikül maddelerin gönderilmesi. Bu karmaşık ve nazik bir sisteme kaba saba ve keskin bir aletle müdahale edilmesi anlamına geliyor; ama geçer akçe teknolojik kibirliliğe pek yakışıyor ve muhtemelen birilerine muazzam kazançlar sağlayacak. Buradaki zihniyet, karmaşıklıktan kaynaklı sorunların ancak daha karmaşık yaklaşımlarla ele alınabileceğidir, diğer bir deyişle ne pahasına olursa olsun çark aynen devam etmelidir ve sonuçlar her zaman teknolojik ilerlemelerle haledilebilir. Oysa ortaya çıkacak sonuçlar öngörülemez ve felaketlere yol açabilir.

Dördüncü muhtemel tepki eko-faşizimdir, Holmgren’in Kahverengi tekno senaryosu ama yeşil boyalı. Ekonomik darboğaz dönemlerinde insanlar diğerleri ve elde kalan kaynak arzı üzerinde kontrolü ele geçirme arayışına girer. Hükümdarlık ve kontrol sağlamak için her türlü bahane iş görür. Eko-faşizm de günün sonunda faşizmdir – kitleleri yoksunlaştıran ve elit bir zümrenin eline sıkı kontrol veren bir mekanizma. Yaşam kalitesi çok daha kötüleşecek, kontrol mekanizmaları enerji yoğun olduğundan karbon salımları pek ciddi bir düşüş göstermeyecektir.

Son olarak, toplu bir kendini yıkma ruh halinin baskın çıkması; doğal dünya için tamamen yıkıcı oldukları gerekçesiyle yarattığımız ne varsa al aşağı edilmesi. Yıkıcılığa çare olarak yıkıcılaşmak tam bir çelişki gibi gözükse de, kimi çevrelerde bu çok ciddi şekilde savunulmakta. Bu benimsendiği takdirde, çevrecilerin ve savundukları bütün fikirlerin genel olarak şeytanlaştırılmasına yol açacak.

İklim değişikliği korkusunun muhtemelen bu beş olasılığı doğuracak olması ve hepsinin de durumu daha da kötüleştireceğinden, iklim değişikliği korkusu yaratmak istenen amaçlardan tam tersilerini yaratacak gibi gözüküyor.

Korku yaratılmaksızın farkındalığın artırıldığı durumlarda da, iklim değişikliği toplamda bir değişiklik yaratacak yapıcı davranışlara yönelik bir motivatör olamıyor gibi gözükmekte. İnsanların bireysel eylemlerin işe yarayabileceğini hissetmesi için ölçek çok büyük. Zaman perspektifi çok uzak geleceğe dayalı ve sonuçlar kişisel olarak algılanmamakta. Biz insanlar kişisel ya da acil olmayan sorunları ele almakta pek başarılı değil.

Eli kulağında ekonomik darboğaz çok büyük olasılıkla, her türlü tasarlanmış politikaya ya da kitlesel eylemlere kıyasla salımlar üzerinde çok daha büyük etki yaratacak. Bu darboğaz ile yapıcı kitlesel eylemler bir arada gerçekten de çok güçlü olabilir, lakin iklim değişikliğinden kaynaklı kitlesel eylemler pek muhtemel gözükmüyor. Toplamda iklim değişikliğiyle en iyi mücadeleyi sağlayacak eylemler, finansal kriz ve petrol zirvesi meseleleriyle mücadeledeki reçetelerle aynıdır: borçlanma, daha az tüket, yerelleş, topluluğun kendine yeterliliğini artır, merkezi yaşam destek sistemlerine olan bağımlılığı azalt.

Aradaki fark finansal kriz ile petrol zirvesinin iklim değişikliğinden çok daha kişisel ve yakın tarihli olmasıdır. Bu nedenle, tartışma ve önerileri bu mesele üzerinden yapmak pek etkin olamayacak gibi gözüküyor. Diğer bir deyişle, iklim değişikliğiyle baş etmenin en iyi yolu onun hakkında konuşmamaktır.

 

4. bölüm