Biyogüvenlik Kurulunun GDO’lu 13 mısır çesidinin ithaline izin vermesi üzerine GDO’YA HAYIR PLATFORMU bir basın açıklaması yaptı. Konu yediden yetmişe hepimizi ilgilendirmekte!
GDO’YA KİM “EVET” DEDİ DE İZİN VERDİNİZ?
24.12.2011
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği Derneği İktisadi İşletmesi ile Yumurta Üreticileri Merkez Birliği’nin başvurusu üzerine Biyogüvenlik Kurulu GDO’lu 13 mısır çeşidine yem amaçlı kullanılmak üzere izin verdiğini 23.12.2011 tarihinde açıklamıştır.
Başvurunun yem sanayicileri, hayvan yetiştiricileri ve yumurta üreticilerini temsil eden derneklerin iktisadi işletmeleri tarafından yapılmış olması, bu GDO’lu mısırları kullanacak şirketleri kamufle etmektedir. Bu şekilde, tüm hayvancılık sektörü ve et, süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi hayvansal ürünler ile bu ürünlerin içeriğini oluşturduğu binlerce gıda maddesi de risk altında bırakılmaktadır. GDO’suz yem kullanan üreticiler de bu şekilde cezalandırılmaktadır, zira mevzuata göre GDO’lu yem ile beslenen hayvanların ürünlerinin etiketlenme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bunun sonucunda tüketici satın aldığı hayvansal ürünün GDO’lu olup olmadığını bilemeyecektir. Oysa ki, Biyogüvenlik Yasası GDO ve ürünlerinin tüketicinin tercih hakkını ortadan kaldırması halinde GDO başvurularının reddedileceğini söyler. GDO’lu yemle beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiket taşımaması, tüketicinin tercih hakkını doğrudan ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle verilen karar kanuna da aykırıdır.
Hangi anne GDO’lu yem ile beslenen hayvanın etini, yumurtasını, sütünü, bu sütten yapılmış yoğurdu ya da peyniri çocuğuna yedirmek ister?
Anneler, bunu asla bilemeyeceksiniz!
Biyogüvenlik Kurulu tarafından bilimsel komitelere hazırlattırılan Sosyo-ekonomik Değerlendirme Raporlarında GDO’ların sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, marketlerden alınan süt örneklerinde GDO’lu yemlere ait DNA’ya rastlanıldığı, pastörizasyon işleminin dahi bu DNA’yı yok edemediği açık bir şekilde belirtilmekte, GDO’ların sağlık riski yaratabileceği kabul edilmektedir.
Mısır, ülkemizde de yetiştirilebilen bir üründür. Ancak Tarım Bakanlığı mısır bitkisini desteklemek, verilen desteği artırmak yoluyla kendimize yeterliliği yakalamak varken, bunu yapmamakta, ülkemizi ithalata mahkum etmektedir. Mısıra sağlanan desteğin son dört yıldır aynı seviyede kalması yüzünden ülkemize her yıl 500 bin ton ile 1 milyon ton civarında mısır ithalatı yapılmaktadır.
Ancak bu durum yine de yapılacak mısır ithalatının GDO’lu olmasını meşru kılmamaktadır. Dünyada üretilen mısırın sadece %29’u GDO’lu tohumla üretilmektedir, yani %71’i GDO’suzdur. Dolayısıyla uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan ithalat ihtiyacını GDO’lu mısır türleriyle gidermeye çalışmanın hiçbir meşru gerekçesi yoktur.
Kamuoyu görüşüne açılan bilimsel raporlara 15 bin kişinin görüş bildirdiği Biyogüvenlik Kurulu Başkanı tarafından açıklanmıştı. Şimdi soruyoruz, bu görüşlerden kaç tanesi “EVET, BEN GDO İSTİYORUM” diyordu da Kurul GDO’lu mısırlara onay verdi?
GDO’ya Hayır Platformu bileşenleri konuyla ilgili yaptıkları kampanya ile iki günlük süreçte 100 bin imza toplayarak bu imzaları Biyogüvenlik Kurulu’na ilettiler. Halkımızın GDO ve ürünlerini tüketmek istemediğini imzaları ve görüşleriyle net bir şekilde göstermesine karşın, Kurul bu izni neye göre verdiğini kamuoyuna derhal açıklamalıdır! Kamuoyu iradesini hiçe sayan bu GDO hayranlığının dayanağı bizlere açık bir şekilde izah edilmelidir!
Yem amaçlı ithal edileceği söylenen GDO’lu mısırların tarlalarımızda veya doğrudan gıda üretiminde kullanılması engellenebilecek mi? Halkımızı GDO’lu mısırlara muhtaçmış gibi gösterenleri ve buna izin verenleri kınıyor, tatminkar bir açıklama bekliyoruz; şayet verebilecekleri bir cevapları varsa!
GDO’ya Hayır Platformu başta çocuklarımız olmak üzere halkımızı, hayvanlarımızı ve doğayı GDO ve ürünlerinin tehlikelerinden kurtaracak her türlü meşru mücadelesini yılmadan yürütecektir!
GDO’YA HAYIR PLATFORMU