Bir Sayfa Seçin

ABD’deki Kuraklığa Karşı Yapılan ArGe Çalışmaları Farkında Olmadan Çözümü Permakültür’deki Çalışmalarda Buluyor!

Tom Philpott

New York Times’in raporuna göre 2012 yılı küresel olarak kayıt altına alınmış yakın tarihteki en sıcak 10 yıl içine girdi. Son 15 yılın 10 yılı en sıcak yıllar oldu ve bu da dünyamızın ne kadar ısındığını gözler önüne seriyor. Kısaca, iklim değişikliği gelecek nesilleri ilgilendirecek bir teori ve model olmaktan çıktı. Şu anda gerçekleşiyor ve etkilerini görmek istiyorsanız, ülkenin ekmek sepeti olan Kansas Eyaleti’ndeki çiftliklere bakın. Uzun süredir devam eden kuraklık nedeniyle mısır ve soya rekolteleri ciddi oranda azaldı ve üstüne, kış buğday rekoltesini de düşürüyor.

Amerikan Tarım bakanlığı ülkenin tahıl bölgelerinin çoğunu kuraklık nedeniyle ‘afet bölgesi’ olarak ilan etti. İklim değişikliği etkilerine karşı durabilecek bir çiftçilik sistemi nasıl olmalı? ABD’li politika yapıcılar bu soru üzerinde düşünmekteler. 1929 Büyük Buhranından bu yana ABD tarım politikası 5 yıllık planlarla yönlendirildi. Önceki 5 yıllık plan geçen yıl bitmişti ve Kongre henüz yeni bir planla öne çıkmadı… Yine eski politikalara devam, seçilmiş birkaç ürün sübvanse ediliyor: mısır, soya, buğday ve aynı kimyasal bazlı monokültür tarım yöntemleri özendiriliyor, 2. dünya savaşından bu yana yapıldığı gibi ve artık bu yöntemin iklim değişikliği karşısında ciddi sıkıntılar içinde olduğu görülüyor.

ABD senatosuna anlatabileceğim bir tek kavram olsaydı, şunu söylerdim: eski gelenekleşmiş mısır-soya-mısır rotasyonundan vazgeçin ve sezon dışı, azot bağlayıcı toprak örtücü bitkileri ekleyin. Böylece çiftçiler kimyasal gübrelere ve zehirli böcek ilaçlarına olan bağımlılıklarından ciddi oranda kurtulurlar ama aynı oranda mahsul almaya da devam edebilirler. Bu sonuç 2012’nin en önemli tarımsal araştırmasından geliyor:

Iowa Eyalet Üniversitesi’nin Leopold Sürdürülebilir Tarım Merkezi bu konuda çok önemli bir araştırma yaptı. Bu çalışmada 9 yıl içinde üç farklı rotasyon gözlemlendi: bilinen 2 yıllık mısır-soya rotasyonu, 3 yıllık rotasyon – 3. yılda azot bağlayıcı, toprak örtücü bitkiler ekildi ve 4 yıllık rotasyonda bunun üzerine bir de 4. yılda alfalfa eklendi. Sonuç: sistemler çeşitlendikçe sentetik azot gübrelere ihtiyaç kalmıyor, enerji gereksinimi, suların kirletilmesi %86 oranında azalıyor ve aynı zamanda mahsulde azalma da olmuyor. Ve hepsi bu da değil. Leopold raporundan: Çeşitlendirilmiş rotasyonlar… bitkilerden gelen azot ve organik karbon ile toprağı zenginleştiriyor, hastalık ve yabani ot süreçlerini bozuyor ve toprağa canlı kökler koyarak, toprağı örterek erozyonu da önlüyor. Civardaki suların kirlenmesini önlüyor ve kimyasal ilaçlarına bağışıklı yabani otların oluşmasını da önlüyor. Bu çevresel faydalar zamanla artıyor da. 9 yıl sonunda böcek ilaç kullanım ihtiyacı 7-10 kat azalmış… Konvansiyonel yöntemlere göre arazi işlemede tüketilen enerji de %48-51 oranında azalmış. Peki bütün bunları kuraklıkla bağlantısı nedir? Mevsim dışı baklagil toprak örtücü bitkiler ekerek çiftçiler toprağa sadece azot eklemiyorlar (baklagiller toprağı doğal olarak gübreler). Geride bıraktıkları tüm kökler toprağın organik içeriğini artırır ve böylece toprağın su tutma becerisi de artar. …

Minnesota’da yapılan bir çalışmada şu sonuçlar elde edilmiş: yılda sadece 40 cm yağmur alan bir bölgede (NOT: Bill Mollison arazi seçerken yılda en az 80 cm yağmur alan yerlere gidin der) ki ciddi su sıkıntısı var demektir – artık konvansiyonel tarım mümkün olmaz hale gelmiş. Yıllar boyunca sürdürülen yöntemlerle; hep aynı bitkilerin ekilmesiyle, toprak örtücü/baklagiller kullanılmamasıyla ve sürekli hayvanların otlaması ile toprak iyice sıkışmış, sertleşmiş ve artık su yüzeyden derinlere gidemez olmuş. Ayrıca topraktaki organik madde miktarı da hızla düşmüş. Normalde doğal meralarda %10-15 olan organik madde miktarı burada %1’in altına düşmüş. Bunun anlamı: toprak kendi verimliliğini artıramıyor ve gittikçe artan oranlarda petrol bazlı kimyasal gübrelere ihtiyaç duyuluyor. Çiftçiler suyu toprağa emdirmek için büyük mücadele vermişler; otluk olan su yolları açarak suyun toprak yüzeyinden hızla akmasını önlemeye çalışmışlar. Bu yöntem bir miktar işe yaramış ama sorunun temelini çözmemiş: neden su toprağa işlemiyor? Neticede, 10 yıl kadar önce, toprak örtücü baklagil bitkilerle toprağın organik içeriğini artırmaya başlamışlar ve olağanüstü bir değişim gerçekleşmiş. Kuraklığın vurduğu yerlerde hala gayet iyi mahsuller alabiliyorlar…

Kaynak: http://www.motherjones.com/tom-philpott/2013/01/farm-policy-if-climate-change-mattered

Tercüme Eden: Taner Aksel