[-editörün notu: Türkiye koşullarında “yüzme havuzlarının dönüştürülmesi” çok gerçekçi gelmeyebilir; ama bu yazıyı daha ziyade su kültürüyle ilgili çeşitli ayrıntıları verdiği için çevirdik.]
EKOLOJİ DOSTU OLMAYAN YÜZME HAVUZUNUZU BİYOLOJİK OLARAK AKTİF VE GÜZEL BİR BALIK ÇİFTLİĞİNE ÇEVİRMEYE NE DERSİNİZ?
“Petrol zirvesinin” iniş eğrisine dörtnala ilerlerken, yüzme havuzlarını balık havuzlarına dönüştürmek gıda güvenliğini artırmanın yollarından biri olabilir mi?
Yazan: Craig Mackintosh (çeviri: hira doğrul)
Çevreciler arasında yüzme havuzları -gayet haklı gerekçelerle- bayağı bir kötü şöhrete sahip. Bol miktarda CO2 yayıcının kullanıldığı inşaatları her anlamda çok pahalıya patlıyor; bakımları yüzünden büyük miktarlarda su ve enerji heba oluyor, temiz ve “güvenli” olmaları için kimyasallar kullanılıyor ve daha üretken amaçlar (örneğin sebze yetiştirmek!) için kullanılabilecek çok geniş alanları haciz ediyorlar. Ayrıca, sadece mevsimsel olarak kullanıldıkları düşünüldüğünde, bakımları pek çok kişiye çok zahmetli geliyor.
Peki ya vakti zamanında bir havuz yaptırmışsanız ve elinizdekini en iyi şekilde kullanma derdine düştüyseniz? Belki aldığınız evde zaten mevcuttu ya da neredeyse hiç kullanmadığınız bir şeye kamyon dolusu harcadıktan sonra aklınız başınıza geldiyse… O zaman ne olacak?
Suyunu boşaltın ve öylece bırakın. Eh, elbette seçeneklerden biri bu, ama kuşkusuz pek cazip bir seçenek değil; ayrıca, kaynananızın veya komşularınızın azabına uğramak istemiyorsanız, havuzun içinin de arada bir süpürülmesi ve temizlenmesi gerekecek.
Ne yapılabilir? İşin güzelliğini koruyarak ve hatta bundan başka türlü yararlar sağlayarak bu havuzu kullanmanın bir yolu var mı?
Birkaç gün önce (Geoff Lawton’ın PDC öğrencilerinden) Vanessa Fernandes ve Justin Sharman’ın Avustralya, Gold Coast’taki evlerine uğradım -havuzlarını dönüştürdükleri söylentisini yerinden görmek istemiştim. Muhteşem bir ziyaret oldu!
Vanessa ile Justin yaklaşık on sekiz ay önce, kısa bir araştırma ve kafa yorma sonrasında, arka bahçelerindeki büyük su çukurundan daha iyi bir şekilde yararlanmayı kafalarına koymuş. Bunu biyolojik olarak faal bir balık havuzuna dönüştürmeye karar vermişler!
Çalışmaları hâlâ sürmekte, ama bence daha şimdiden öncekinden kat be kat üstün bir şey yaratmış durumdalar. Bir yüzme havuzu balık havuzuna düzgün bir şekilde dönüştürülürse, işin estetik boyutu dramatik şekilde güzelleşiyor, üstelik mutfağınızdan kimyasalsız balık eksik olmuyor.
İlk başta Vanessa ile Justin’in esas amacı havuzdan beslenmekten ziyade, kurdukları Permakültür sisteminin güzelliğine ve çeşitliliğine katkı sağlayacak kapalı döngüde bir biyolojik sistem kurmakmış.
Nasıl yaptılar
Havuzu boşalttıktan sonra sirkeyle iyice fırçalayıp bol suyla yıkamışlar. Bu şekilde mikroplardan arındırmak önemli yoksa koyacağınız balıklar ölebilir. Lakin balık koymadan önce çeşitli bitkilerin ve o derece önemli bir unsur olan oksijen üreticisi su yosunlarının (alg) ortama kazandırılması gerekiyor. Önü açıldığında bu yosunlar kendi kendilerine oluşuyor; havuza koyacağınız bitkilerse, bulunduğunuz iklime en iyi şekilde ayak uydurdukları için bölgenizde doğal tatlı sularda (göller, nehirler, havuzlar) bulunan bitkiler olacaktır. Vanessa ile Justin resmi yetkililerce “zararlı” olarak görülen -arsız sucul eğreltiotu salvinia gibi- bazı bitkileri bile kullanmış. Bu bitki başa bela olmayı bırakın tavuklara yem olarak kullanılıyor, arsız olması da tavukların karnının bol bol doyacağı anlamına geliyor!
Kullandıkları diğer bir bitki de, azot bağlayıcı cyanobacterium ile olan özel ilişkisi nedeniyle çok yüksek miktarda azot ihtiva eden azola. Bu özelliği azolayı çok değerli bir malç bitkisi yapmakta (azolanın pirinç verimliliğini “yılda 158 kat artırdığı” söylenmekte). Elbette, kangkong, su kestanesi ve su teresi gibi insana çok yararlı birer gıda olan bitkileri de ihmal etmemişler.
Havuzda şu an için bir düzine tatlı su levreği (Bidyanus bidyanus) mevcut (Justin, “4 ila 8 kg geliyorlar” diyor). Bu balıklar o bölgenin yerli türü. Aşağıda gördüğünüz yavru balıklar, suyun dibinde takılmaktan hoşlanan yetişkinleri çekmek üzere attığımız ekmeklere üşüşenler. Yetişkinler de geldi ama pek utangaçtılar, ben denklaşöre basmaya fırsat bulamadan ekmekleri kapıp gözden kayboldular. Yani, yetişkinlerin (“nihai ürünün”) fotoğrafını koyamadığım için kusura bakmayın.
Halihazırda havuz kapalı döngü bir biyolojik sistem konumunda. Bitkiler balık ve kuş dışkılarıyla beslenirken, balıklar bitkilerle ve böcek larvalarıyla (ör., yusufçuk) beslenmekte, algler de CO2/oksijen seviyelerini düzenliyor. Plankton yaşamı ile yumuşakçalar (salyangoz) alglerle besleniyor, kabuklular (karides) planktonlarla besleniyor, balıklar da yumuşakçalar ile kabukluları yiyor.
Ah, salyangoz demişken, en üstteki fotoğrafta bulunan mavi hortumları fark etmişseniz ve fotoğrafı çekmeden önce bunları kaldırmam gerektiğini düşünmüşseniz, bilmelisiniz ki tam da bunu yapacaktım ama beni durdurdular. Çünkü bu hortumlar bir işe yarıyor: salyangozlar bunların dışına tırmanıyor ve hortumların içinde yaşıyorlar, balıklar da bu hortumlardan beslenmeye bayılıyor.
Dediğimiz gibi, algler bir havuzun sağlığında çok önemli bir yere sahip –ama her şeyde olduğu gibi onun da fazlası zarar. Alglerin su yüzeyini kaplamasına engel olmak gerekiyor, yoksa havuzdaki yaşamı havasız bırakarak sonlandırıyorlar. Dengeli bir alg nüfusu şu üç yolla sağlanıyor: 1) besin girdisini azaltarak (ör., biraz balık yakalayın), 2) ışığı azaltarak (ör., havuzun bir kısmına gölgelik takın veya bir sarmaşık bitkisi ekleyin), 3) hiç olmadı, yosunların bir kısmını kepçeyle toplayıp malç veya kompost olarak kullanın.
Balık nüfuzunda makul bir artışın önündeki en büyük engel oksijendir. Justin ile Vanessa’nın havuzdan düzenli şekilde karınlarını doyurmak için yapmaları gereken bir sonraki şey, havuza bir su filtresi/oksijenlendirme sistemi kurmak. Fotoğraflardan göreceğiniz gibi, bu havuzda su görece “doğal”. Biyolojik bir filtre suyu daha temiz hale getirir, dolayısıyla bu filtre, eğer isterseniz havuzu baştaki amacınız (yüzmek) için de kullanabilmenizi sağlar. Oksijen miktarının artması alglerin kontrolünüzden çıkmasını da önler.
Bir biyolojik filtrenin illa karmaşık veya pahalı olması gerekmez. Su çakıl kaplı bir hendek vasıtasıyla havuzdan boşaltılıp, ardından (güneşle çalışan bir pompayla) geri doldurulabilir. Su çakıllardan geçerken (burada oluşan algler sayesinde) süzülür, temizlenir ve oksijen kazanır. Hendekte yetişen sazlar biyolojik filtrenin kapalı bir sistem olarak işlemesini sağlar.
Bu tür havuzlar, genel estetik ve gıda üretimi ile sağlığını artırma potansiyelinin yanı sıra, yaban yaşamın daha çok unsurunu kendine çektiğinden genel olarak bahçenin esenliğine de katkı sağlar. Vanessa ile Justin beyaz suratlı balıkçıl ve hatta nesli tükenme tehlikesi içindeki Avustralya balıkçılı gibi avcı türler tarafından da düzenli şekilde ziyaret edilmekte.
Bu tarz bir havuz -doğal sinerjilerle birlikte çalışmak ve de bunların sizin ve çevrenin hayrına çalışmanın yollarını bulmak açısından- Permakültürün tam da ne olduğuna dair harika bir örnek oluşturuyor. Modern ziraat sektörü kimyaya odaklanırken, Permakültürcüler biyolojiyle uğraşır. Tek bir elementi alıp bunu temel kimyasal bileşenlerine dek parçalayan indirgemeci bilim yerine, bu tarz bir yönetim daha geniş bir perspektifi izler.
Bütün bunlar bana şu mükemmel pasajı hatırlattı:
“Hem bitki hem de hayvanlar itibariyle canlı varlıklarla çalışması, tarımı diğer her türlü üretim sektöründen farklı kılan noktadır. Bir ürün üretilmektedir, evet, ama tarımda bu işlem hiçbir şekilde endüstriyel değildir. Biyolojiktir. Tekdüze bir imalat süreciyle değil, canlı bir sistemle uğraşırız. Bir biyolojik sistemi yönetmek için gereken beceriler bir orkestra şefinin yetilerine benzerlik gösterir. Tek tek müzisyenler işlerini en iyi şekilde yapar. Şefe düşen tek tek çalgıları çalmak değil, kopuk parçaları birleştirmektir. Şef her bir müzisyenin sergilediği gayreti diğerleriyle bütünleştirir ve bunları uyumlu bir bütün haline getirir.
Tarım, tıpkı müzik gibi endüstriyel bir işlem olamaz. Bir metali düzenli olarak belli bir şekilde kesmek veya belli bir bileşim yaratmak üzere belli kimyasal maddeleri karıştırmaktan farklı şekilde düşünülmelidir. Buradaki en önemli işçilerin -toprak mikroorganizmaları, mantarlar, mineral parçacıkları, güneş, hava, su- hepsi bir sistemin parçalarıdır; işin başarısı tek tek herhangi birine değil hepsinin bir aradaki koordinasyonuna bağlıdır. – Eliot Coleman, The New Organic Grower, sf. 3, 4.”
Justin ile Vanessa’nın arka bahçesi sadece üretken bir permakültür bahçesi değil, ayrıca son derece güzel bir yaban yaşam ortamıdır. Sanırım buraya bir daha tekrar geleceğim…
Kaynakça:
Justin havuzlarında yararlandıkları birkaç kaynaktan bahsetti:
- http://www.biofilters.com/webfilt.htm
- http://www.beadfilters.com/downloads/printablecalc.pdf
- http://www.scielo.br/scielo.php?pid=S1519-69842002000400019&script=sci_arttext
yazının orijinal adresi: http://www.permacultureusa.org/2009/07/21/convert-your-eco-unfriendly-swimming-pool-into-a-biologically-active-and-attractive-fish-farm/