Bir Sayfa Seçin

Yangın veya Başka Bir Felaketten Sonra Toprak Nasıl İyileşir

Yazan: Jack Rowe (çeviri: Emre Rona)

 

Doğal Ardıllık

Dünyada yangın ya da insan eliyle çıplaklaştırılmış toprakların hepsi (ki genelde ikisi bir arada oluyor), benzer bir iyileşme sürecinden geçer. Buna “doğal ardıllık” (natural succession) denmekte. Doğal ardıllık, toprağın, bitkilerin ve hayvanların zarar gördükten sonra yeniden istikrar kazanma sürecinde içinden geçtiği ekolojik aşamaları tanımlar (doğal ardıllık, canlıların belirli bir ekosisteme çok uzun vadeli adaptasyonunu tanımlayan “doğal seleksiyon” ile aynı şey değildir).

Yeni Bir Döngü Başlıyor

Doğal ardıllık döngüsü, yangın gibi ciddi bir felaket yüzünden bir bölgedeki bitki örtüsünün yok olup, toprağın çıplak kalmasıyla başlar.

‘Geçiciler’ – Doğa’nın Hız Tutkunları

Çıplak toprağa ilk yerleşenler, yapraklı, hızlı üreyen, görece az sayıdaki otsu bitki türleridir (bunlara ‘çimen harici otlar’ [forbs] denir; yabani çiçekler ile “yabani otlar”dır). Bu hızlı büyüyen bitkiler kısa sürede filizlenir, büyür ve yeniden tohum verirler (bunlara çöl ikliminde “geçiciler” denir, çünkü güçlü bir yağmurdan sonra kısa sürede filizlenir, büyür, tohum verir ve gözden kaybolurlar). Genellikle aynı mevsimin devamında çimen türleri ortaya çıkar.

Çimenler – Toprak İşçileri

Başlangıçta yavaş olmalarına rağmen, çimenler kısa bir sürede çimen harici otların yerini alır, çünkü kurak yaz mevsiminde daha avantajlıdırlar. Fevkalade kök sistemleri sayesinde uzun süren kuraklık dönemlerinde bile pek uykuya geçmezler; oysa diğer otlar kuraklığı ancak tohumları sayesinde atlatır, yeniden filizlenmek için yağmurları bekler. Her kuraklık döngüsünden sonra çimler biraz daha yayılır ve zamanla diğer otların büyümesini engeller. Fakat çayırlar (periyodik yakma işlemi yapılmaz ise) kendi başlarına istikrarlı, durağan bir sistem oluşturamazlar ve sadece birkaç yıl hüküm sürebilirler. Bir süre sonra “öncü” çalılar ve ağaçlar çayırlarda görülmeye başlar.

‘Öncü Ağaçlar’ – Orman Başlasın!

Öncü ağaçlar dayanıklı türlerdir –nispeten küçük, yavaş büyüyen, tadını hayvanların sevmediği türler– ve çorak, az besinli (mesela verimsiz topraklı) ortamlarda bile bodur şekilde de olsa olgunlaşabilirler. Nahoş tadı, yavaş büyümesi ve kısa boylu olmaları (elbette ki çimenlerden daha uzundurlar) sayesinde, zor iklimlerde, verimsiz topraklarda ve aşırı otlatma yapılan tüm kurak arazilerde bile başarılı olurlar. Çimen otlayan büyükbaş hayvanlarla başa çıkmak zorundayken, bu ağaçlar fazla rahatsız edilmeden büyüyebilirler (ovalarda yaşayan Kızılderililerin ve yeni gelen sömürgecilerin hayatları doğaya bağlıydı, işte bu yüzden yakmak arazinin çayır safhasında kalması için şarttı). Bu çayırlık, öncü ağaçlar filizlenmeye başlayıp araziye iyice yerleştikten sonra, bir ‘bodur ağaç’ ormanı halini alacaktır. Tek tek ağaçlar filizlenmeye başlar, bunlar büyüyerek çimenlerin tepesinden gölge yaparlar. Otlatmanın yarattığı baskı, gölgeleme ve (çimenlerin dayanabildiği ama gelişemediği) fakir toprak yapısı hep ağaçların yararınadır, kısa bir süre sonra araziye hakim olurlar.

Bodur Döngü

Bodur ağaçlar zamanla baskın bitki örtüsü halini alır, çatı katmanları araziyi tamamen örter [çoğunlukla mesquite (Fabaceae Prosopis) veya ardıç gibi agresif, dayanıklı tek bir cins yıllarca hakim tür olarak kalır]. Bodur ağaçların yoğun çatı katmanı, yerdeki çimenleri tamamen gölgeleyerek yok eder, diplerine döktüğü yaprak veya iğneler sayesinde malç ve zamanla toprak üretir. Mesquite, ardıç veya diğer bodur ağaçlar (ortalama 40 veya daha fazla yılda) yetişkinliğe ulaştıklarında, kendi döküntüleri ile sürekli malçlanan, görece zengin ve ufalanmış yeni bir üst toprak katmanını yaratmış ve koruyor olurlar.

Ağaçlar Nemi Arttırır, Toprak Üretir

Ağaçların çatı katmanları sayesinde devamlı gölgelenen orman zemini artık serindir ve nem miktarı etraftaki açık alanlara kıyasla çok daha yüksektir. Bu nemli ve zengin üst katman toprağını, şu anda Güneybatı (ABD) bölgesinde hakim olan aşırı otlatılmış çayırlarda görülen sıkışmış, çıplak, su geçirmeyen tozlu arazilerdeki toprak yapısı ile karşılaştırabilirsiniz (toprak erozyonuna işaret eden çimen adacıklarının* her zaman eşlik ettiği bu bahsettiğim verimsiz koşullar, aşırı otlatılmış hemen hemen tüm kurak arazilerde görülür).

[* Çimen adacıkları, etrafındaki toprak erozyon yüzünden akıp gittiği için yüksek adaların üstünde kalan bitkileri tanımlar. (İng: Pedestalling)]

Ağaçlar Toprak Ürettikçe Çeşitlilik Artar

Bodur ağaç ormanı olgunlaşıp, beraberinde zengin bir orman toprağı oluşturduğunda, bu uygun koşullardan faydalanmak için daha büyük ağaçlar ve sarmaşıklar sisteme dahil olur. Bodur koruluğun ilk aşamasında kendilerine yer edinemeyecek bu uzun ağaçlar ve sarmaşıklar, zenginleşmiş toprak ve bodur ormanın yarattığı hava akımı sayesinde artık büyüyebilir, yaşlı, kısa ve yavaş büyüyen diğer türlerin tepelerinde yükselerek onları gölgede bırakırlar.

Ormanın ‘Zirvesi’

Zamanla, zirveye ulaşan orman sistemindeki yüksek ağaçlar ve büyük sarmaşıklar zeminde büyüyen bitkileri neredeyse tamamen gölgede bırakır (ormanın çayırlarla veya geniş nehirlerle birleştiği noktalar istisnadır – buradaki alt bitki örtüsü güneş alır ve hem tür çeşitliliği hem de toplam üretkenlik anlamında ormanın en zengin bölgeleri haline getirir). Eskiden çayırların yakılmasındaki en büyük etken de, çalıların ve ağaçların buraları zamanla ormanlaştırmasına engel olmaktır.

Eski Ormanlar, Yenilerin Oluşmasını Engeller

Yetişkinliğe ulaşan bir orman zamanla sağlıksızlaşmaya başlayacaktır (doğada hiçbir şey sonsuza kadar yaşamaz). Bir kere, ağaçların büyük bir kısmı yaşlı olduğunda –yaşlı ağaçlar kocaman gövdelerini ayakta tutabilmek için çok fazla enerji harcar– başka bitkilerin büyümesi için geride fazla enerji bırakmazlar. Dahası, organik madde ve besinlerin büyük bir kısmı ağaçlar tarafından kullanıldığından, diğerlerine yetersiz gelir. İşte bu yüzden yağmur ormanları, yakıldıktan sonra uzun vadeli tarım yapmak için elverişli değildir – yangın, organik maddeyi yok eder ve ağaçların gövdesinde toplanmış besinleri küle dönüştürür, kül de topraktan hızlıca akıp gider. Filizlenip büyüyerek ormanı gençleştirecek yeni ağaçlar ise, yüksek ve yoğun yaprak katmanı yüzünden yeterli güneş ışığı alamaz.

Yeniden Doğmak – Ölümden Sonra

Yaşlı ormanlar zamanla güçsüzleşir, yangın, rüzgar, insanlar veya diğer sebeplerle yok olan ağaçların etrafında açık alanlar oluşur. Doğal ardıllık süreci burada yeniden başlar; ister tamamen yanmış bir ormanda olsun, isterse tek bir büyük ağacın devrilmesiyle oluşan ufak bir açıklıkta.

Başlangıç Yok, Son Yok

Hemen hemen her yerde, bu ardıllık aşamaların her biri (çimen harici otlar, çayırlık, çalılar ve bodur örtü, öncü orman, olgun orman), tek bir bölgenin farklı kısımlarında ayrı ayrı gözlenebilir. Çimen harici otların hakim olduğu kısa ömürlü yangın sonrası aşama bile, yakma uygulaması artık uygulanmadığından pek rastlanamasa da, yeni temizlenmiş herhangi bir sebze bahçesinde görülebilir. Her bir ardıllık safhası, müdahale edilmediği takdirde, içinde bulunduğu ekosisteme bağlı olarak aynı “zirve” durumuna doğru ilerleyecektir; ve her “zirve”, zamanla kaçınılmaz olarak yeni bir başlangıca doğru yol alır. Çöller bile, çok yavaş bir şekilde de olsa ve bizim ‘ağaç’ olarak görmediğimiz bir zirve bitki örtüsüyle, aynı iyileşme sürecini takip eder.

Bahçıvanlar ve çiftçilerin, uygun yetiştirme koşullarını sağlayabilmek için çok çalışmaları gerekliliğinin arkasındaki sebep işte bu doğal ardıllıktır. Bahçıvanlar sürekli bahçelerindeki çimen harici otları, çimenleri ve ağaç filizlerini temizler; çiftçiler de her birkaç yılda bir ağaç ve çalı filizlerini temizlemek ve meralarını korumak üzere arazilerini yakar (ya da günümüzde buldozerler ve zehirli ilaçlar tercih edilir).

Yakmak Toprağı Geçici Olarak Tazeler, Uzun Vadede Tüketir

Çayırları yakmak (1950’lere kadar Teksas’ta pek yaygındı, günümüzde de yeniden ilgi görmeye başladı) oldukça karmaşık bir beceridir ve de tartışmalı, karmaşık bir meseledir. Kurak çayır toprakları gözü dönmüş bir şekilde tüketildiğinden, artık çok az organik madde içerdiğinden, fosfor ve kalsiyum gibi önemli besinleri büyük ölçüde kaybetmiş olduğundan ötürü, çok değerli organik maddenin yakılarak hemen uçacak küle dönüştürülmesi oldukça şüpheli bir yaklaşım olarak görülmelidir. Çok daha iyisi, hem orman hem de çayır özelliklerini aynı anda veya sırasıyla elinde tutan bir zirai yaklaşım olurdu.

‘Tarımsal Ormancılık’ – İki Ortamın En İyi Özellikleri

Birçok geleneksel kültür, karmaşık tarımsal orman sistemleri oluştururken ağaçlar ile diğer ekinleri birleştirmiştir. Uzun vadeli rotasyon sistemleri, monokültürlerin başının belası olan bitki hastalıkları salgınlarından azade, çeşitlilik içeren ve sürdürülebilir bir verimlilik elde etmek için, ekin alanı ve çayırların ormana evrilme ‘içgüdüsü’nden yararlanabilir. Olgun zirve ormanları (yaban alanlar hariç) başlatılıp, düzenli aralıklarla tamamına yakını hasat edilerek (rüzgar bariyeri, yaban yaşam geçitleri ve adalar, vs. için el değmemiş zirve orman alanları bırakma koşuluyla) tarım arazisine dönüştürebilir.

Hatta, hem toprağın makineyle işlenmesine ve hasadına hem de tarla, mera ve orman özellikleri birlikteliklerinin tüm avantajlarından faydalanabilmeye olanak tanıyan, ağaçlar ile ekin alanları veya çayırlık şeritleri dönüşümlü kullanan modern sistemlerde yaratılabilir.

Yazının orjinali: http://permaculture-and-sanity.com/pcarticles/how-land-recovers-from-fire.php