Sadhana Ormanı Komün Çiftliğinden Kişisel İzlenimler
hira d.
şubat ayında (2010), hindistan’ın güneydoğusunda bulunan auroville yerleşiminde yer alan “sadhana forest” adlı çiftlikteydim. oradayken, sık sık “ah ah, 20’li yaşlarımda, ne yapacağımı, ne edeceğimi bilmez halde, saçma sapan gençliğimi tüketirken niye böyle yerlere gelmedim” diye içimden geçirdiğimden, burayı tanıtmayı boynumun borcu bilirim.
auroville denen komün(ümsü) nedir, nasıl kuruldu, bunun hikayesi uzun, merak eden www.auroville.org’a girip bakabilir.
sadhana forest komün çiftliği, işlerinden ve burjuva yaşam tarzından kesin şekilde ayrılan İsrailli Yorit ve Aviram ile 4-5 arkadaşı tarafından kurulmuş. auroville’nin biraz dışında, aşırı kesim ve otlatma sonucu tamamen çöle dönüşmüş eski bir ormanlık alanı yeniden ormanlaştırılmasını kendilerine amaç edinmişler.
zaman içinde bir başlarına kalan ve biriktirdikleri bütün parayı bu çiftliğin altyapısına yatıran çift, ilk 2-3 yılda çok ciddi sıkıntılarla boğuşmuş. yeri gelmiş, yiyecek ekmekleri kalmamış. pes etmeyen ve auroville’den ufak katkılar alan çift zamanla bayağı bir kendine yeten kapalı bir sistem (su hasat ediliyor, elektrik güneş panellerinden, yiyeceğin büyük kısmı bahçeden) kurduktan sonra, gerek duydukları iş gücünü gönüllülerle sağlamaya karar vermiş. 7 yılın ardından, geçen yıl itibariyle hindistan’da en çok gönüllü kabul eden yer konumundalar.
permakültürün temel ilkelerini kullanıyorlar, ama her türlü bilgiye, tekniğe açıklar. tuvaletler kapalı sistem kuru kompost tuvalet anlayışı ile yapılmış. katı ve sıvı dışkı ayrıştırılıyor, idrar biriktirilip bahçede kullanılıyor, katı dışkı çukurlarda kompostlaşmaya bırakılıyor.
mutfakta “rocket stove” (roket ocak) mantığıyla yapılmış, çok verimli silindir tuğla ocaklar var, birkaç kalın dal ve ufak dallarla 150 kişiye yemek pişirilebiliyor. haftalık gönüllü ekipler 3 öğün vegan yemek pişiriyor. bulaşık için kül ve sirke kullanılıyor.
çamaşırını herkes elde yıkıyor, yıkanma suyu kovayla taşınıyor. çiftlik şebekeye bağlı değil, temel elektrik ihtiyacını güneş panelleriyle sağlıyor. kalanların kullanımı için 2 saat kadar elektrik veriliyor.
büyük bambu kulübelerde toplu şekilde kalınıyor. ip yatakların etrafına cibinlik serilerek kısıtlı bir mahremiyet sağlanıyor.
her türlü alkol ve uyuşturucu kesin şekilde yasak; akşamları ateş başında çalınıyor, söyleniyor, dansediliyor.
güneşin doğuşuyla birlikte kalkılıyor. sabah çemberinde şarkı söyleme, çeşitli maymunluklar yapma ve yanındakilere sarılma gibi topluluk duygusunu pekiştirici ritüellerden sonra günlük işbölümü yapılıyor. günde yaklaşık 4,5-5 saat kadar çalışılıyor, sonra insanlar serbest. her gün mutlaka 4-5 atölye çalışması yapılıyor; insanlar ne biliyorlarsa herkese paylaşıyor. refleksiolojiden palyaçoluğa, permakültür konuşmalarından hindistan’ın çiftçi kesiminin sosyoekonomik durumuna dair incelemelere çok çeşitli konularda ücretsiz atölyeler yapılıyor.
auroville’in merkezi çiftlikten 10 kilometre kadar uzakta. bisiklet kiralayarak civarı gezmek, sahile gitmek mümkün.
bu çiftliğin sunduğu iki büyük hizmet var. Öncelikle sistemli bir ormanlaştırma çalışması yapılmakta; ekipler su hasadı için yerine göre uzun ya da kısa yağmur hendekleri açıyor. bu hendeklerin üstüne çeşit çeşit ağaç dikiliyor; ilk baştaöncü türlerle başlayan bu süreçte 7-8 yıl gibi bir sürede yaklaşık yüzlerce dönümlük arazi boyu 1 ila 5-6 metre arasında değişen binlerce ağaçla yemyeşil kaplanmış durumda. dahası, açılan yağmur hendekleri sonucunda 7 yılda yer altı su düzeyi 6-7 metre kadar yükselmiş durumda.
çiftliğin bu başarısı civar köylülerin hemen dikkatini çekmiş. özellikle orta yaş ve üzerindekiler çocukluklarını geçirdikleri ama zaman içinde gözlerinin önünde yitip giden bu ormanlık alanın yeniden yeşermesini sağlayan sadhana çiftliğine büyük saygı duymakta. bu da, auroville’in diğer kesimleriyle mesafeli bir ilişki kuran köylülerin sadhana’ya daha sıcak yaklaşmasını sağlamış; çocuklarını çeşitli konularda eğitim almaları ya da oyunlar oynamaları için çiftliğe göndermeye ikna olmuşlar.
yanı sıra, çiftliğin sunduğu diğer en büyük hizmet de, şehir yaşamının dışına çıkıp ekoloji ilkelerini benimsemiş, komünal bir hayatı deneyimlemek isteyenlere asgari 1 ay, sonrasında da (taraflar karşılıklı anlaşırsa) istenildiği kadar bu fırsatı tanımak. ayrıca, birbirini hiç tanımayan insanlara yan yana nasıl yaşayabileceği, çalışabileceğini gösteriyor..
çiftlikte dünyanın her yerinden insanlar geliyor, ama genel çehrenin batılı, 25-35 yaş grubundan oluştuğunu söylemek mümkün.
çiftlikte, 140 kişiyle birlikte geçirdiğim 1 ay hayli esin vericiydi, özellikle;
*ne zamandır permakültür kurslarının ücretinin yüksek olmasına kafayı takmıştım. bunun gerekçelerini biliyorum gerçi, ama şunu da iyi biliyorum ki, günümüzün en büyük sorunu, insanların hayatta bilmeleri gereken en temel bilgilerden, yani beslenmenin, barınmanın, kaynakları azaltmadan kullanmanın (ve kirlilik yaratmamanın) ve birlikte yaşamanın ilkelerinden mahrum bırakılması.
permakültür insanlara bu temel bilgileri ulaştırma peşinde; ancak, kursların ücreti yüksek olunca, bu bilgilere esas ihtiyacı olanlar yine bunlardan mahrum kalmaya mahkum kalıyor. türkiye’de permakültür çok elit bir kesime sıkışıp kalmamak istiyorsa, eğitmenin de mekan sahibinin de kazanacağı ama her kesimden insanın da gelebileceği kurslar düzenlemenin koşullarını yaratmak durumunda.
sadhana, kuruluşundan itibaren net bir karar almış: ticaret yapılmayacak. ürün satılmayacak, hiçbir kurs paralı verilmeyecek, hiçbir öğretici para almayacak. ütopik gibi gözüküyor, çözüm genel itibariyle kendine yeterli bir sistem ve ekstra masraflar için de oraya kalmaya gelenlerin cüzi, (yaşanan deneyimler, öğrenilenler, 3 öğün müthiş sağlıklı yemek ve yatma düşünüldüğünde) hayli cüzi bir katkı payı vermesi (günlük 2-3 dolar). sistem tıkır tıkır işliyor. öğrenmek isteyen bir sürü şey öğreniyor, öğretmek isteyen bildiğini gösteriyor ve bu ortamda vakit geçirmenin keyfini çıkartıyor.
zaten gerek sadhana ekibi, gerekse etraftaki diğer ekolojik çiftlikler permakültür eğitimlerinin, çiftlik tasarımlarının özellikle amerika’da bir sektöre döndüğünden, tasarımcıların da eğitimi bir misyondan ziyade bir meslek olarak bellemesinden şikayetçi.
bu arada sadhana’nın çekirdek ekibi, STK’ların kokuşmuş sisteminden (paraların kısa süreli çalışan personele gitmesi) gına getirip, bir ekip oluşturarak çok büyük bir deprem faciası geçiren Haiti’de insanlara temel barınma ve beslenme bilgilerini uygulamalı göstermek üzere yola çıktı.
*ayrıca, sadhana’da da, diğer çiftliklerde de “permakültürün” bir moda haline gelmesinden duyulan bir rahatsızlık hakim. özellikle fukuoka’nın temel, yalın tekniklerine doğru bir gidiş ve de her türlü bilgiye, tekniğe açık olma çabası var. zaten, oradaki herkes, biraz etrafını seyredince, olayların akışını gözledikçe ve biraz sağduyunu kullanınca, her ihtiyaç kendini ve çözümünü belli ediyor, diyor (ki bu da aslında bir nevi permakültür ilkesi ).
*47 milletten 150 kişinin (haftada bir birileri gidiyor, birileri geliyor) sıfır mahremiyetle yan yana nasıl yaşadığı, ne tür sorunlar çıktığı, her gün gruplar halinde işlerin nasıl yapıldığını izlemek hayli ilginçti. bir kez daha türklerin birlikteyaşama ve birlikte çalışma konusunda ne kadar arızalı olduğunu düşündüm sürekli. kendini ifade etmede, kendini insanlar içinde ortaya koymada ciddi şekilde sorunlu olmamız, bu tür ortamlarda çekememezliklere, kıskançlıklara, sürekli öne çıkma, lider olma ya da kafayı eğip insiyatif almamaya nasıl dönüşüyor; “marjinal” insanlar yan yana durmayı niye beceremiyor gibi sorular bir kez daha kafamı kurcaladı.
* ayakları yere basan, ne yaptığını bilen bir ekibin, planlı bir çalışmayla (elbette ki ihtiyaçları düşürmek koşuluyla) maddi sorunları aşarak yaşanabilir bir çiftlik kurma gibi zorlu bir işin üstesinden gelebildiğine tanık olmak hayli esin vericiydi. mutlu olmanın, keyif almanın, yaşamla bütünleşebilmenin konfor ya da tüketim alışkanlıklarından ne kadar başka bir noktada yaşanabildiğini görmek de …
çok uzatmayayım, özellikle genç arkadaşlara şiddetle salık veririm. ideal zaman kasım-mart arası, asgari kalma süresi 3 hafta (şubattan sonra 1 ay). çok dışarıda kalmamak için biraz ingilizce bilmek gerek. kapıları herkese açık.
adres:
www.sadhanaforest.org
(bir gönüllünün ortamla biraz dalga geçerek yaptığı yorumlar için:
http://adam-adamindia.blogspot.com/2010/03/sadhana-forest.html)
Türkiye özelinde, neredeyse popülerleşme eğilimine giren PERMAKÜLTÜR, kent’ li ve paralı insanın, SCUBA, TREKKING benzeri bir yapıda algıladığı sosyalleşme ortamlarından öteye gidememekte diye düşünüyorum.
AGACLAR.NET te biraz zaman ve emek harcayarak kazanabileceğiniz bilgilerin, çok daha azını, gün itibariyle 1200 TL gibi fahiş bir bedel karşılığında PAZARLAMAYA çalışanların da, gerçekliğine inanmak zor gibi sanki.
Türkiye’ de ve Dünya’ da permakültür uygulamalarının, bir sektör olma yolundaki tespitlere katılmamak elde değil. Kendi içindeki temel ilkeleri neredeyse hiçe sayan tavırla hareket etmenin, alternatif bir yaşamdan daha çok kapitalin herhangi bir dalından öteye geçememe, “İNSAN KİBRİ” ni yücelterek varolmaya devam etme çabasının farkli bir oluşum yaratmayacağı neredeyse aşikar.