Malavi’nin gıda olarak mısıra bağımlılığı yetersiz beslenme sorununa yol açtı. Permakültürün teşvik edilmesi Malavililerin mikro besin alımını arttırabilir mi?
Catherine Carlton ve Jo Lewin
Orijinal yazı
Çeviri: İlknur Kelso
Kişi başına düşen mısır tüketiminde dünya üçüncüsü olan Malavi’nin yüksek enerji içermekle birlikte protein, yağ ve mikro besinler bakımından fakir olan bu tahıla olan bağımlılığı yetersiz beslenme sorunlarına yol açıyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) başkanı José Graziano da Silva’nın son dönemde Malavi’nin açlıkla mücadele çalışmalarına yönelik övgülerine rağmen, bu güney Afrika ülkesinde beş yaşın altındaki çocuklarda gelişim bozukluğu oranı çok yüksek ve anemi ve A vitamini eksikliği oranlarının yüksekliği bilişsel gelişim kusurları riskini artırıyor.
Malavi hükümeti yetersiz beslenme sorununa yönelik bir Temel Besin Eylem Programı başlatmış ve A vitamini takviyeli şeker sunuyor. Ancak ne yazık ki A vitamini ile zenginleştirilmiş şeker, nüfusun %50,7’sinin yoksulluk sınırı altında olduğu bir ülkede, buna en çok ihtiyacı olan kesimlerin alım gücünü aşan bir lüks durumunda.
Malavililerin %85’inin geçimlik çiftçi olarak çalıştığı düşünüldüğünde gıda temelli bir yaklaşım takviyelerden daha uygun bir yöntem. Bu doğrultuda Malavili köylülerin benimsediği yaklaşımlardan biri de permakültür. Permakültür doğal sistemleri taklit ederek dışarıdan girdi ihtiyacını azaltan ve biyolojik çeşitliliği arttıran bir tasarım yöntemi. Bu yaklaşım insanların gıda, yakıt ve yem ihtiyaçlarını karşılıyor ve, besin takviyelerinin aksine, her gelir seviyesi tarafından erişilebiliyor. Elde var olan kaynakların kullanımının vurgulanması sayesinde tohumlar korunuyor ve bedava ya da çok düşük fiyatlarla paylaşılıyor.
Permakültürün çeşitlilik vurgusunun geçimlik çiftçilere çeşitli getirileri var. Besleyici gıdalara erişimi arttırmanın yanı sıra tüm yıl, mevsimsel ve çok yıllık hasat imkanı sunarak “açlık mevsimi”ni bolluk dönemine dönüştürmeye yardımcı oluyor. Ayrıca ekinlerdeki çeşitlilik iklim değişikliği karşısında dayanıklılığı arttırıyor.
Bu yıl ki Korumacı Tarım Sempozyumu’nda sunulan yakın tarihli bir çalışmanın ilk sonuçları permakültür çiftçilerinin geleneksel çiftçilere göre yaklaşık iki kat daha fazla sebze ve iki katın da üzerinde meyve ve baklagil ektiklerini gösteriyor. Bu çeşitliliğin getirileri ailelerin gıda erişimi ve aldıkları besin miktarına da yansımış. Permakültür uygulayan haneler, mikro besin bakımından zengin meyve ve sebzelerin tüketimi gibi gıda güvenliği ve diyet çeşitliliği ölçütlerine göre daha üst sıralarda yer almışlar.
Malavi’de permakültür çalışmaları yürüten kâr amacı gütmeyen yerel bir kuruluş olan Kusamala Tarım ve Ekoloji Enstitüsü de benzer başarılar elde etmiş. Kusamala, Kızıl Toprak Projesi ile işbirliği yaparak, ev bahçelerinde permakültür uygulamaları konusunda çalışanlarını eğitiyor.
Permakültürün bariz bir çözüm olduğu görülmekle birlikte savunucuları uygulamada zorluklarla da karşılaşıyor. Hiç Bitmeyen Gıda girişiminde permakültür eğitimi almış olan genç çiftçi Luwayo Biswick, evinin genellikle çıplak duran bahçesine meyve ağaçları, tatlı patates, manyok ve fasulye ekmeye başladığında komşuları onunla dalga geçmiş. “Herkes deli olduğumu düşündü ve bu gidişle evde kalırsın dediler.” diye anlatıyor. “Sebzelerimi yesin diye keçilerini getiriyorlardı ve birisi bir gece gelip narenciye ağaçlarımı kesmişti.”
Kusamala Yönetim Kurulu Başkanı Molly Cheatum “Davranışları değiştirmek oldukça zor, özellikle de insanlardan gıda ve geçimleri konusunda risk almalarını istiyorsanız.” diyor. “Permakültürün potansiyelini anlayabilen ve bu riskleri almayı kabul eden insanları bulmamız gerekiyor. Bu kişilerin içinde bulundukları topluluklar sonuçları gördüğünde yaygınlaşacağını umuyoruz.”
Permakültür deneylerine başladıktan dört yıl sonra Biswick kendi topluluğunda değişimi gözlemlemeye başlamış. “Şef çeşmelere muz ağacı dikmeme yardım etmek için herkesi çağırdı.” diyor. “Geçen sene komşularım kompost yapmaya ve ön ve arka bahçelerinde çeşitli sebzeler yetiştirmeye başladılar.” Bu değişimi sağlayan nedir diye sorduğumuzda şöyle diyor: “Başlangıçta ne olduğunu anlamadılar. Ama artık ailemin yıl boyu yiyeceği olduğunu, onlarla paylaşacak kadar meyve ve sebzemiz olduğunu ve para biriktirdiğimizi görüyorlar.”
Bu alanda çalışanlar için topluluk içinde farkındalık yaratmanın yanı sıra permakültürü finanse etmek de bir sorun. Son birkaç yıldır bağışçılar ve diğer STK’ların permakültüre ilgisi artıyorsa da, bu her zaman finansman artışı anlamına gelmiyor. Cheatum “Permakültür iki-üç yıllık finansman döngüsüne tam olarak uymuyor.” diyor. “Tüm etkisinin ve faydalarının görülmesi yıllar alabilecek uzun vadeli bir çözüm ve bu da bağışçılar ve hükümetin istediği şey değil.”
FAO’nun ziyareti heveslendirici olmakla birlikte Da Silva’nın “ekin üretimini çeşitlendirme” çağrısı alternatif yaklaşımlarla ilgilenenleri endişelendiriyor. Politikacılar ekin çeşitliliğinden bahsettiklerinde bunu genellikle mısırın yanında soya ve yerfıstığı gibi ek ticari ürünler yetiştirmek olarak tanımlıyorlar. Ancak bu çözüm mikro besin yetersizlikleri konusunda permakültürde teşvik edilen çeşitli meyve ve sebze sistemleri kadar etkili değil.
Malavi’de permakültürün yaygınlaşması konusunda yaşanan sorunlar devam etmekle birlikte ilginin ve bununla birlikte finansmanın da kartopu etkisiyle büyüdüğü görülüyor. Cheatum’un dediği gibi: “Permakültürün bir topluluğa yayılması yıllar alabilir, ama kesinlikle buna değecek bir yatırım.”
Catherine Carlton Kusamala’da program ve iletişim müdürü, Jo Lewin ise bir beslenme uzmanı. Tweeter: @Kusamala, @nutri jo