SİSTEMCİ DÜŞÜNCE
Ekolojik anlayış yeni bir düşünme biçimine geçmeyi gerektiriyor
Doğanın öğrettiği derslerden biri, dünyadaki her şeyin birbirleriyle bağlantılı olduğudur.
John Muir akıllarda yer etmiş ifadesinde, “Ne zaman bir şeye tek başına, sadece kendisi olarak bakmaya çalışsak, evrendeki her şeyle bağlantılı olduğunu görüyoruz,” der.
Bir sistem, karşılıklı ilişkiler içinde olan ve birleşik bir bütün oluşturan bir unsurlar topluluğudur. Tek tek şeylerin -bitkiler, insanlar, okullar, su havzaları ya da ekonomiler- kendileri de birer sistem olmakla birlikte, içinde yer aldıkları daha büyük sistemler düşünülmeden tam olarak anlaşılamazlar.
Sistem düşüncesi, sürdürülebilirlik eğitiminin hayati bir parçasıdır. Sistemci bir yaklaşım gençlerin çevrelerindeki dünyanın karmaşıklığını anlamalarına yardım eder ve onları ilişkiler, bağlantısallık ve bağlam çerçevesinde düşünmeye teşvik eder.
ALGIDA DÖNÜŞÜMLER
Sistemci düşünme algıda, farklı öğretme yöntemlerine ve kurumlar ile toplumu farklı şekillerde organize etmeye götüren bazı dönüşümlere yol açar. Center’ın eşkurucusu Fritjof Capra’nın ifade ettiği üzere, bu kaymalar “ya bu … ya da şu” seçeneklerinden ziyade süreklilik arz eden hareketliliklerdir.
Parçalardan bütüne
Sistemlerde bütün, tek tek parçaların toplamından farklıdır. Odağı parçalardan bütüne kaydırarak, farklı unsurlar arasındaki bağlantıları daha iyi kavrayabiliriz. Bir resim öğretmeni, öğrencilerden bir bal arısının parçalarını kopyalayarak çizmelerini istemek yerine, sınıfı okulun bahçesine çıkarır. Öğrenciler burada arıları doğal ortamlarında resmeder.
Benzer şekilde, öğrencilerin ne öğrendiğinin niteliği ve doğası, okulun bütününün kültüründen ciddi anlamda etkilenir, sadece sınıftan değil. Bu dönüşüm, müfredatın tek konu odaklı olmak yerine bütün olarak belirlenmesi anlamına da gelebilir.
Nesnelerden ilişkilere
Sistemlerde, tek tek parçalar arasındaki ilişkiler parçaların kendilerinden daha önemli olabilir. Bir ekosistem sadece bir araya gelmiş türlerin bir toplamı değildir, her biri birbiriyle etkileşen canlıları ve onların cansız çevrelerini de içerir.
Sistemci bakışta, araştırmanın “nesneleri” ilişki ağlarıdır. Okulda ya da sınıfta, bu bakış açısı, dayanışma ve uzlaşma gibi ilişki odaklı süreçlerin üzerinde durur.
Nesnel bilgiden bağlamsal bilgiye
Odağı parçalardan bütüne kaydırmak, analitik düşünceden bağlamsal düşünceye geçişe neden olur. Bu geçiş okullarda, sabit bir müfredat yerine proje bazlı öğrenime odaklanmayla sonuçlanabilir. Ayrıca öğretmenleri, bilgi aktaran uzmanlar olmak yerine kolaylaştırıcı olmaları ve öğrencilerle yan yana öğrenmeleri için teşvik edebilir.
Nicelikten Niteliğe
Batı bilimi çoğunlukla ölçülebilen ve nicelikselleştirilebilen konulara odaklanmıştır. Yer yer, ölçülebilen ve nicelikselleştirilebilen olayların daha önemli olduğu – hatta ölçülemeyen ve nicelikselleştirilemeyenlerin hiç var olmadıkları yaklaşımı benimsenmiştir.
Lakin sistemin bazı boyutları, tıpkı bir besin ağındaki ilişkiler gibi, ölçülemez. Daha ziyade haritalandırılmaları gerekir. Bu dönüşüm, okuldaki değerlendirmeyi standart sınavlardan daha geniş çaplı ölçümlere götürebilir.
Yapıdan Sürece
Canlı sistemleri gelişir ve evrilir. Bu sistemleri anlamak, yapıdan (evrim, yenilenme, değişim gibi) süreçlere doğru bir odak dönüşümünü gerektirir.
Bu dönüşüm, sınıfta öğrencilerin problemleri ne şekilde çözdüklerinin doğru cevaba ulaşmaktan daha önemli olduğu anlamına gelebilir. Ne şekilde karar aldıklarının, kararın kendisi kadar önemli olduğu anlamına gelebilir.
İçeriklerden örüntülere
Sistemlerde, bazı ilişki yapıları döngüler ve geri bildirim döngüleri gibi örüntüler şeklinde tekrar tekrar ortaya çıkar. Doğal veya sosyal bir sistemdeki bir örüntünün nasıl çalıştığını anlamamız, aynı örüntüyü ortaya koyan diğer sistemleri anlamamıza yardımcı olur.
Mesela, enerji akışlarının doğal bir ekosistemi nasıl etkilediğini anlamamız, bilgi akışlarının bir sosyal sistemi nasıl etkilediğine ışık tutabilir.
Çeviri: Emre Ertegün
Yayınlanma tarihi: 24 Temmuz 2012
Yazının orijinali: https://www.ecoliteracy.org/article/systems-thinking#