Bir Sayfa Seçin

Yazan: Jay Walljasper (çeviri Pınar Buzluk)

 

İngiliz yazarlar G.K. Chesterton ve Hillaire Belloc öncülüğündeki ‘Paylaşımcı’lar (Distributists), 20. yüzyılın başlarından ortalarına kadar hem sosyalizm hem de tekelci kapitalizme olumsuz bakan bir duruş sergiliyorlardı. Bununla birlikte, bir muhafazakâr olarak özel mülkiyete olan inançlarını da sürdürüyor, ama bu mülkün tüm nüfusa mümkün olduğunca yaygın bir şekilde ‘paylaştırılması’ gerektiğini düşünüyorlardı.

‘Paylaşımcı’ hareket, kökeninde, kapitalizmin eşitsizliğine ve sosyalizmin bürokrasisine karşı uygulanabilir, topluluk odaklı bir alternatif arayışı içerisindeydi. Bu vizyonu gerçekleştirebilmek için, aile çiftliklerinin, aileler tarafından yürütülen küçük işletmelerin, zanaatkârlığa ve kendi kendine yetebilir topluluklara geri dönüşün savunucusu oldular. Endüstriyel fabrikalar gibi büyük ölçekli işletmelerin kaçınılmaz hale geldiği durumlar için ise, insanlara çok daha geniş tasarruf hakkı veren işçilerin yönetimindeki kooperatifleri savundular.

Chesterton; “Büyük işletmelerin devlet tarafından yönetildiği ideal sosyalist sistem ile devletin büyük işletmeler tarafından yönetildiği bugünkü kapitalist sistem arasında birçoklarının sandığından daha az fark bulunmakta. Bu ikisi birbirlerine, benim idealimdekinin onlardan birine olabileceğinden çok daha yakınlar; ki idealim, büyük işletmelerin çok sayıda küçük işletmeye bölünmesidir,” demişti.

Chesterton ve Belloc’un kalemleri gayet güçlüydü ama politik bir hareket organize etmekte pek de başarılı değillerdi. Paylaşımcılar, yoğun katılımlı birkaç konferans ve az sayıda yerel proje dışında ideallerini gerçekleştirmeye yönelik başarılı bir yol tutturamadı. 1920’ler ve 30’larda Orta Avrupa’daki ‘Yeşil’ çiftçi partileri, insanların topraklarında kalmalarını sağlayabilmek için benzer politikaları harekete geçirmiş olsalar da, Paylaşımcılık herhangi bir ulusta ekonomik bir sistem olarak benimsenmedi.

ABD’de ise hiç bir zaman tam gelişmiş bir Paylaşımcı hareket ortaya çıkmamış olsa da, fikirleri 20. yüzyıl ortalarında “Catholic Worker” isimli gazetenin ve hareketin kurucuları olan Dorothy Day ve Peter Maurin’den, Psikopos Fultin Sheen ve tarihçi Gary Wills’e, kamuoyunda söz sahibi bazı kimselerce benimsendi.

Paylaşımcılığın ana fikirleri hâlâ politik aktivistleri, toplumsal gidişatla ilgili yorumda bulunanları ve toplumumuz için yeni bir ekonomik ve kültürel yöneliş arayışı içerisinde olanları etkilemeye devam etmekte. New York Times’da muhafazakâr bir köşe yazarı olan Ross Douthat, kendi çalışmalarını ‘Paylaşımcı gelenek’ içerisinde tarif ediyor.

“Distributist Review” dergisinin baş editörü Richard Aleman, 2008’den beri yaşanan ekonomik krizin, Paylaşımcılığın “insanların ekonomide daha fazla söz sahibi olması ve yoksulların daha fazla katılımı” yönündeki mesajını şimdi her zamankinden daha anlamlı hale getirdiğine inanıyor.

Aleman, “Paylaşımcı perspektiften baktığınızda kapitalizmin problemi, çok fazla şeyin bir avuç kişinin elinde olmasıdır. Birçok insan Wall Street yerine Ana Cadde’yi tercih ediyor. İnsanlar bir topluluk istiyor. Sorunları yerel ölçekte çözümlemek istiyorlar. Hem sol hem sağ görüşün ‘Paylaşımcı’ olma potansiyeli mevcut,” diyerek, Occupy Wall Street aktivistlerine olduğu kadar muhafazakâr Katolik örgütlerine olan inancını da ifade ediyor.

Aleman 21. yüzyıl Paylaşımcılığının ana hatlarını şu şekilde çiziyor: Yerel, organik gıda üretimi; aile işletmeleri; Topluluk bankacılığı ve kredi birlikleri; dünyanın her yerinde ailelerin kendi küçük işletmelerini kurabilmeleri için mikro finans programları; kendi kendine yetebilir topluluklar; kooperatifler ve isçi yönetimindeki işletmeler; Çiftçi marketleri ve topluluk destekli tarım; yerel para birimleri; esnaf ve zanaatkâr birlikleri.

 

yazının orjinal adresi: http://permaculturenews.org/2014/08/06/not-socialism-not-capitalism-distributism-seeks-community-power/