Bir Sayfa Seçin

 1. Bölüm

Thomas Fischbacher (8 Ocak 2010)

(çeviri: Oluş Dayan)


Yirminci yüzyıl, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve insan topluluğunun ilerlemesine dair çabayı yönlendirecek bir sistemin nasıl tasarlanacağına ilişkin iki düşünce ekolünün kuvvetli egemenliği altında kalmıştır: Bir yanda “kapitalizm”, diğer yanda komünizm yer alır. İkisi de uzlaşmaz şekilde zıtlaşan felsefeler olarak addedilirken, kıt kaynakların dağıtımında birisi merkezsizleştirilmiş bir piyasa mekanizması, diğeri merkezi planlı bir ekonomi önerir. Şunun farkına varmak gerekir ki, geçtiğimiz yüzyılda ikisi de önemli bir hususta üzücü şekilde benzer sonuçlar vermiştir: Bu dönemde her ikisi de günün sorunları ile uğraşmak adına çok önemli yaşam destek sistemi kaynaklarına giderek daha fazla zarar verir hale gelmişlerdir. Bu düşünceyi kışkırtıcı kısa ve öz bir cümlede kavramayı deneyebiliriz: Komünizm ve kapitalizmin anlaşmaya varamadıkları tek şey, hali hazırda elde kalan en iyi kullanabilir kaynakların yok edilme sürecinin merkezi bir şekilde mi yoksa merkezsizleştirilmiş bir şekilde mi sürdürüleceğidir. Bu -esasında önemsiz- detay üzerindeki akılsızca atışma, yirminci yüzyılda dünyayı ani bir nükleer yok oluşun eşiğine en az üç kere çılgıncasına yaklaştırmıştır, Ekim 1962’de [1], Ekim 1969’da [2], ve Eylül 1983’te [3]: Şu güne kadar bile geldiğimiz için belki de kendimiz şanslı saymalıyız.

Böyle bakıldığında, özünde kendini yok edici her iki yaklaşımın neden nihai olarak başarısız olmaya mahkum olduğu görülür. Sovyet tarzı komünizm doksanlarda gayet şaaşalı bir şekilde bu kaçınılmaz sona varırken, batı tarzı kapitalizm daha yakın tarihlerde kan kaybetmeye başladı. Dikkat edilmesi gereken önemli nokta, her iki sistem bünyesindeki kolektif davranışımızın kilit unsurunun, o sıradaki en iyi kaynaklarımızın tükenene kadar adım adım sömürülmesi ve -bütün buluşların anası olan- ihtiyacın, bizi o zamana kadar göz ardı edilmiş olan önümüzdeki en iyi kaynakları sömürmek için “zekice” yollar tasarlamaya mecbur kılmasıdır. İlke olarak, üzerinde bulunduğumuz aşağı yönlü spiral -mevcut durumda bile- uzun bir süre, en azından topraktan solucanları avlayıp yemek durumunda kalana kadar devam edebilir. Çevremizde bu sürecin sayısız açık örneği mevcut: petrolün taşınması sıvılaştırılmış doğal gazdan (LNG) çok daha kolay. Fakat kaç tane mühendis LNG altyapısı ile ilişkili olan “ilginç mühendislik zorluklarını” anlayabiliyor ve bunu resmin bütününde sadece aşağı doğru bir sonraki basamak olarak görebiliyor?

Bu böyle mi olmak zorunda? Kendimize bir tür olarak baktığımızda, en çok gurur duyduğumuz şey nedir? Muhtemelen, iyi bir cevap “Kafa, El, Kalp” olacaktır. Böyleyken, aslında sistem stabilizasyonu ve hasar onarımında benzersiz bir potansiyelimiz var. Aslında doğa insanları neredeyse en üstün bahçe onarımı öncü türü olarak düşünmüş gibi görünüyor. Geçmişte bir noktada, kafamız karışmış ve insan yaratıcılığını (“yaratma gücünü”) daha sömürücü bir yıkıma yönelik kurnaz planlara tahsis eden yok edici bir mega-projeye kalkışmış olmalıyız. Bu tür bir “zekilik” ve “bilgelik” arasındaki uyumsuzluk bundan daha çarpıcı olamazdı. Kişisel olarak, bazen Yaratılış kitabının, tümüyle insanın bahçecilikten ayrılması hakkında olduğunu ve bu kötü yazgılı projenin toprağı (“adamah”) ilk defa süren ve bu eylemiyle çağdaşlarınca isimlendirilen (“Adam”) kişi tarafından başlatıldığını düşünüyorum. “Ekmeğini alınteri dökerek kazanacaksın.” Karbonhidratlarımızı yeniden ağaçlardan alarak bu terin büyük kısmından kurtulamaz mıyız? Ve, İncil’deki bütün o vahye dayalı kehanetler aslında altta yatan düzenin nihai olarak başarısızlığa mahkum olduğunu belirten uyarılar olabilir mi?

Yakın tarihli eğitim külliyatında yer yer kullanılan önemli ve faydalı bir kavram “bağdaştırma”dır. Belirlenmiş bir eğitim programı tasarlarken, testi arzu edilen yeterliliği gerçekten etkili bir biçimde ölçecek şekilde tasarlamaya dikkat etmek önemlidir. Bu apaçık ortada gözükürken, çoktan seçmeli testlerin uygun olmayan şekillerde yaygın kullanımı burada gerçek bir sorun bulunduğunun birçok göstergesinden biridir. Kendi gereksiz yere yok edici davranışımızı bir “bağdaştırma” sorunu açısından düşünmek faydalı görünmektedir. Böyle bakıldığında, sorulacak bariz soru şudur: “(İktisadi) oyunun kurallarını, insan yaratıcılığının yeryüzünün onarımına tahsis edilmesini sağlayacak şekilde nasıl yeniden tasarlamamız gerekir?” Bu soru bir şartla, hayal kurma ve yaşam tecrübemize tamamen ters düşen cesur fikirleri dikkate alma şartıyla gelir – daha önce görülmemiş olanı düşünme. Benim izlenimimce, umut vaat eden fikirlerin çoğu bir şekilde parayı yeniden düşünmeyi içeriyor. Nihayetinde, asıl iktisadi sorun insan çabasının dağıtımıdır ve para iktisadi tercihlerdeki merkezi bir mekanizmadır.

Para nedir? İlginç bir şekilde, iktisadi düşünce tarihi bunun bir hayli kafa karıştırıcı bir soru olduğunu gösterir, ve neyin iyi bir cevap olduğuna ilişkin yaygın inanışlar zaman içinde değişmiştir. Fakat bu kadar temel bir şeyin doğası hakkında kargaşaya düşmek garip değil mi? Bu, diyelim ki fizikçilerin enerjinin doğası hakkında kargaşaya düşmeleri gibi bir şey değildir. Şimdilik “para = altın” şeklindeki basit fikri dikkate alalım. Komedyen Mike Harding ilginç bir gözlem ortaya atmıştır [4]:

Altın, isim.: Dağıtımı göreli olarak kıt olan yumuşak, dövülebilir bir metal. Toprağın derinliklerine fakir insanlarca döşenmiştir ve daha sonra onlar tarafından zengin insanlara verilmiştir. Zengin insanlar, altın onlara hiçbir şey yapmamış olsa da, onu tekrar toprağa, büyük hapishanelerin içine gömmüşlerdir.

Burada, bir “para = X” durumu için arzu edilebilir birtakım özellikleri olan keyfi bir X’in seçilmesi ve bunun kolektif davranışımız üzerinde etkisinin olmaması söz konusu değildir. “Para = altın” eşitliğinin hemen ortaya çıkan bir sonucu, örneğin, Filipinler’de cıva ve siyanür ile çevrelerini zehirleyen veya insan çabasını çocukları için daha zehirli bir çevre üretmeye tahsis eden fakir köylülerin olmasıdır. Bu keskin bir “bağdaşmazlık” sorunu kokuyor. Bu durumda dönüp  “para = X”i bir tasarım sorunu olarak düşünmek mümkün olabilir mi? Burada neredeyse kendini ön süren bir fikir, ekosistem sağlığı ile temelden alâkalı olan bir şeyi X olarak almaktır; örneğin orman alanı, stabilleşmiş kumullar veya verimli üst toprak. Böyle bir düzenin, para arzını artırması gereken bir ekonomi üzerindeki sonuçları ne olabilir? Beklenmeyen yan etkilerin kolayca ortaya çıkabileceği ve kişinin âşık olduğu fikrin kusurlarına karşı kolayca körleşebileceği için burada dikkatli olmak şiddetle tavsiye edilmekle birlikte, cevabın doğrudan şu olduğu gözüküyor: Bu ancak insanlar daha fazla orman dikerse, toprak verimliliğini artırırsa ve sonuçta iyileştirme yönünde güçlü bir teşvik oluşursa mümkün olacaktır. (Şüphesiz bu fikirler çeşitli rötuşlara ihtiyaç duyacak ham bir ilk taslaktır.)

Mevcut paramız altına değil borca dayalıdır ki bu, özellikle taahhüt edilen sözlerin tutulamamasının sistemik bir gerekçesi olduğu durumlarda (örneğin benzin enerjisi formundaki ucuz çalışmanın azalan varlığı), beraberinde bir sorunlar bütününü getirir. Çok farklı, tuhaf bir para çeşidi, eski Yapların taş parası, Rai taşlarıdır [5]. Esasen, kilit bir fikir yine kıtlık iken (hammaddenin sınırlı doğal bolluğundan ziyade elde etme zorluğuna dayalı bir kıtlık), bu aslında “liyakat parası”dır: Bir kişi maceralı bir yolculuğa çıkarak ve yeni “para taşları” üretmek için daha fazla çalışma yatırımı yaparak “yeni para yapabilir”. Böyle bir faaliyet, toplumun bütünü için fazla zararlı olmayabilir (zehre bağımlı madencilik gibi), fakat insan yaratıcılığını faydasızca harcadığı için halen biraz garip gelmektedir. Böylece “liyakat parası” fikri, “kıtlığa dayalı kıymetlilik parası” fikrinden daha faydalı görünmektedir. Yine de, asıl “liyakat” özünde saçma bir faaliyete bağlı değil de, verimsizleşmiş toprakları onarmak gibi ekosistem bolluğu sağlayan eylemlere bağlı olsaydı çok daha iyi olmaz mıydı?

Burada naif bir “formül” anlamlı görünüyor: kıtlık temelli para kıtlık getirecekken, bolluk temelli para bolluk getirecektir.

Notlar:

  1. http://en.wikipedia.org/wiki/Cuban_Missile_Crisis
  2. http://www.wired.com/politics/security/magazine/16-03/ff_nuclearwar,
    http://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Giant_Lance,
    http://en.wikipedia.org/wiki/Madman_theory
  3. http://en.wikipedia.org/wiki/Stanislav_Petrov
  4. http://www.mikeharding.co.uk/books/comedy/armchair/armchair2.htm
  5. http://en.wikipedia.org/wiki/Rai_stones
Yazının orjinal adresi: