Bir Sayfa Seçin

Max Lindegger’in 1997’de verdiği kursu saymazsak, permakültür Türkiye’ye 2009 yılında girdi. Permakültürün yaygınlaştırılması adına 5 senede pek çok kurs, toplantı, etkinlik, buluşma gerçekleştirdik, çeşitli mecralarda görsel ya da yazılı yayınlar yapılmasını sağladık. Belki, özellikle de en başından beri permakültürün tanınması ve yayılması için emek, zaman harcayan öncüler için, geriye dönüp bakmanın, neleri nasıl yaptık, ne sonuçlar çıktı, bundan sonra neleri daha iyi yapabiliriz, diye düşünüp tartışmanın zamanı gelmiştir.

Bu minvalde, Türkiye’de permakültür denildi mi herhalde en çok konuşulan mevzuyla, yani permakültür kurslarının  ücretleriyle ilgili yaşadığım ve düşündüğüm kimi şeyleri paylaşmak istedim.

Pek çok kişinin dile getirdiği gibi, permakültür kursları pahalı mı?

Türkiye’de 2 günlük permakültür giriş kurslarının ve benzeri atölyelerin fiyatı genelde 200-300 lira arasında, 12 ila 14 günlük permakültür tasarım sertifikası kursu (PDC) fiyatları 750 ila 2,000 lira (konaklama dahil olduğunda 3,000 lira) arasında seyretmektedir.

Bu soruyla ilgili fikir bildirmeden önce, bir kere kursları ikiye ayırmak gerekiyor: yemek-konaklama hizmeti verilen kurslar ile verilmeyen kurslar. Özellikle şehir dışında, kursun yanı  sıra yeme ve konaklama hizmetinin verildiği kursları şimdilik bir tarafa bırakıyorum; çünkü mekana ve koşullara göre bunun aritmetiği değişiyor. Şimdilik, genelde şehirlerde verilen, yeme-konaklama hizmeti sunulmayan kurslar için yorumda bulunacağım.

Türkiye’de asgari ücretin 2009’da 545 lira, zamanla da 2014’te 890 lira (net) olduğu; şehirde belli bir yüzdenin bu asgari ücretin bile altında kazandığı; çalışan nüfusun büyük kısmının ayda ortalama 1,500-2,000 liralık bir gelirle en az 4 kişilik bir aileyi geçindirdiği; kırsalda küçük çiftçiler için ortalama aylık gelirin 500-600 lira civarında seyrettiği ve üniversite öğrencilerinin büyük kısmının 300-400 lirayla ayı geçirdiği düşünüldüğünde, bence evet, Türkiye’de çok büyük bir kesim için permakültür kurslarının çoğu (özellikle 2 günlük kurslar) pahalıdır.

Ve bu durum, permakültürün Türkiye’de yayılmasını ciddi şekilde engellemekte. İlkin, elbette, pek çok kişinin, merak ve heves etmesine rağmen, kurs ücretlerini pahalı bularak katılmaması yüzünden. Diğer bir neden de, bu yaygın kanının permakültüre dair baştan çeşitli önyargılara ve eleştirilere vesile olmasıyla. Şu 5 yılda, şu ya da bu görüşten olup daha iyi bir dünyanın mümkünatı üzerine kafa yoran, şu ya da bu şekilde bunun için bilfiil emek harcayan tanıdığım ya da yeni tanıştığım pek çok kişi, sırf  kurs ücretlerinden dolayı, (aslında kısa sürede benimseyebilecekleri ve yapıp ettiklerine taşıyabilecekleri) permakültüre mesafeli davrandığını ifade etti. Hatta permakültüre kuşkuyla bakıldığına, bunu son yılların modası olan kişisel gelişim, manevi gelişim, vb. kurs furyasının yeni örneği olarak görülüp baştan reddedildiğine, zaman zaman kıyasıya eleştirildiğine çok tanık oldum.

Türkiye’de giriş ya da tasarım kursları ilk düzenlenmeye başlandığında, ücretlerin “yüksek” olması biraz kaçınılmazdı; eğitmenler yurtdışından geliyordu, onlara dolar ya da euro üzerinden ödeme yapılıyor, üstüne bir de yol ve konaklama masrafı biniyordu. Artık  donanımlı ve belli bir saha tecrübesine de sahip yeterli sayıda eğitmene sahip olduğumuza göre, bu durum bir engel oluşturmaktan çıkıyor.

Ben 2010’dan beri Türkiye’nin çeşitli yerlerinde 10 kadar 2 günlük giriş kursları verdim. Hemen hepsini kendim organize ettim, bunların katılım ücreti 40 ila 90 lira arasındaydı, bir kısmında öğle yemeği bile verildi. Permakültür kurslarının ücreti aşağı çekilebilir mi, biraz hesap kitap yaparak duruma yakından bakalım:

Deneyimim, tek hocalı bir giriş kursun ideal katılımcı sayısının 20-22 civarında kalmasıdır, daha kalabalık olduğunda verim azalıyor. Şu an için hesaplamayı 20 katılımcı üzerinden yapacağım.

Bir kursun temel masrafları şunlardır:

*) eğitmen ücreti (şehir içi, gerekiyorsa da şehirler arası ulaşım masrafı + öğle yemeği)

*) mekan ücreti

*) verilecekse, ikramlar (çay, kahve, kuruyemiş, vs.)

*) organizatörün ücreti

-eğitmen ücreti (elbette deneyimine bağlı olarak) günlük 150 ila 250 lira gibi düşünülebilir. Dolayısıyla, 2 günlük bir giriş kursunda, (eğitmenlerin çoğu kırsalda yaşadığından) yol ve öğle yemeği parasıyla birlikte, eğitmen gideri olarak yaklaşık 750 lira diyelim.

-kişisel deneyimime göre, örneğin İstanbul’da, arandığı zaman, 20 kişinin kurs yapabileceği, yeterli oturma düzenine sahip, projektör ayarlayabilen bir mekan 2 günlük 700-750 liradan bulunabiliyor. Hafta içi düzenlenen kurslarda bu rakam daha da iniyor. Hatta, çeşitli üniversitelerden (ya da mezun derneklerinden) ayarlanabilen salon, odalar; pek çok mahallede bulunan mahalle güzelleştirme derneklerinin mekanları; belediyelerin salonları; çevre derneklerinin ya da çeşitli odaların (mimarlar odası, elektrik müh. odası …) mekanları; halkevleri ve benzeri yerler; Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi gibi mekanlar ile kurulan ilişkilerle bu rakamları (çok) daha aşağı çekmek mümkün. Buna da şimdilik 750 lira diyelim.

-mekanla anlaşırken, yenilen içileni katılımcıların kendi ödemesi üzerinden anlaşılabileceği gibi, ocak ya da makine varsa, bir paket çay ve (kahve bağımlıları için) bir kavanoz kahve alınarak içecek hizmeti verilebilir. Çay, kahve, meyve, kuruyemiş, su ikramının maliyeti 100-150 lirayı geçmez.

-yine kendi deneyimim, organizasyon için daha ziyade katılımcılarla mailleşme/telefonlaşma ve mekanın ayarlanması için zaman harcanıyor. Belli bir mekan bir kez ayarlanınca, genelde sonraki ayarlamalar pek zaman almıyor. Kurs öncesi yazışmalar/görüşmeler için de toplamda kabaca 1 gün harcanıyor diyebiliriz. Genel yaklaşım olarak, organize eden kişinin ücretinin eğitmen ücretinin üçte birine karşılık gelmesi ilkesi bana makul gözüküyor. (Organizasyonu üstlenen kişi zaman ve emek harcayarak, kurduğu bağlantılarla mekan ücretini düşürebilirse, alacağı ücret artabilir). Dolayısıyla şimdilik buna 250 lira diyelim.

Eğer kursu düzenleyen bir kurum ise, zaten mekan ücreti kuruma ödenecektir; kurumun sürekliliği açısından da organizasyon ücreti örneğin eğitmen ücretinin yarısı olarak düşünülebilir.

Bunları topladığımızda kurs maliyeti 1,800 lira civarı ediyor. Bu da, 20 katılımcı için katılım ücreti yaklaşık 90 lira olabilir demektir. Bütün veriler hâlâ Türkiye’de permakültür öğrenmek isteyen çok kişi olduğunu, hele ki bu fiyat seviyesinde 20 katılımcı sayısına rahatlıkla ulaşılabileceğini gösteriyor. Böyle bir kursta + 2 kişi de yarım burslu olarak katılabilir.

Kendi adıma, gerek (nasıl ki doğada her şey karşılıklılık ilkesine, “kullanan karşılığını verir” ilkesine göre işliyorsa) bir emeğin, hizmetin karşılığının mutlaka verilmesi gerektiği (ki bu illa parayla olmak zorunda değildir), gerek (ne yazık ki) parası ya da karşılığı ödenmeyen bir şeyin yeterince değer görmemesi nedeniyle, gerekse böyle bir kurs için bir 45 lira bile bulunamaması savını gayrıciddi bulduğumdan, “tam burs” (ücretsiz katılım) uygulamasını uygun/doğru bulmuyorum.

Burada, kurs fiyatlandırmalarına dair genel bir yaklaşım çerçevesi sunmaya çalışmaktayım. Elbette, ufak oynamalarla beklenmedik masraflar, vb. gibi durumların üstesinden gelinebilir. Yani 90 lira değil, 110 lira toplanır, kursu organize eden kişi 250 değil 400 lira alır ya da 3 kişi yarım burslu olur ya da öğle yemeği için catering hizmeti alınır veya bir projeksiyon için para biriktirilir, vs. vs.

Buraya kadarı normal koşullara göre yapılmış, düz hesaptı. Bir de bunun alternatifleri var: Örneğin, bir grup insan (arkadaş grubu, mahalleli, iş arkadaşı, örgütdaş) diyelim 10-12 kişi bir araya gelerek uygun bir evde kurs ayarlayabilir. Ev ortamı çok da samimi olur. Bu, sadece eğitmen ve ikram masrafları olacak ve kişi başı yaklaşık 60 lira yetecek demektir. Hatta eğitmen kimi katılımcılardan ödemesini takas yoluyla alabilir: kâh bilgisayarının tamiri,  kışlık bir gocuk, kâh 1 saatlik masaj, bizzat yapılmış herhangi bir el sanatı ürünü, yetiştirilmiş/yapılmış/üretilmiş ürünler (peynir, pekmez, turşu…), kâh 1 günlük zaman takası… olarak.

12-14 günlük tasarım sertifikası kurslarına gelince; burada işin zor kısmı, kurs şehirde düzenlenecekse mekan ayarlamada elbette. 2 gün için mekan seçenekleri çok çeşitli ama yaklaşık 2 haftalığına bir yer bağlamak biraz daha karmaşık bir iş. Zaten şimdiye dek Türkiye’de PDC kurslarının çoğu şehir dışında verildi. Hesabı kabaca şöyle yapmaya çalışalım:

-eğitmen ücreti, günlük ortalama 200 liradan 14 gün için 2,800 lira + masraflar  = 3,200 lira. (şu notu düşmeli; Türkiye’de, bilindiği gibi, tek başına bir PDC kursu verebilecek tek hocamız var [Mustafa F. Bakır]. Şu anki koşullara bakılırsa, ancak en az 3 eğitmenle bu kurs yapılabilir gibi gözüküyor. Bu da, yol masraflarının artması demek.)

-mekan ücreti, bu sefer günlük 500 liradan yaklaşık 7,000 lira.

-ikramlar için, 1,300 lira.

-organizasyon için, kurslara her gün gelmemek, sadece kursun genel organizayonunu üstlenmek şartıyla, mesela 800 lira.

Bu hesapla, şehirde bir PDC kursu 12,500 lira civarında kotarılabilir gibi gözüküyor. Bu da, örneğin 22 katılımcı için 545 lira katılım payı + 2 yarım burslu katılımcı demektir. Bu kaba hesap, özellikle mekan koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterecektir (örneğin, bir Halkeviyle günlük 200 liradan anlaşıldığında, bir anda 22 katılımcı için 350 lira [+ 200 liradan 2 yarım burslu] gibi rakamlara ulaşılabilir. Merak edenlere, İstanbul’da en az 20 Halkevi mevcuttur.)

Şehir dışındaki kurslara gelince, burada genelde ya belli bir çiftlik/eko yerleşim/kurum bünyesinde kurs yapılıyor, ki bu mekan kirası olmaması ama bir mekan inşa edilmesi (ve bunun masrafının birkaç kursla çıkması) anlamına geliyor, ya da belli bir ücretle yerel bir mekanla anlaşılıyor (Gümüşlük Akademisi gibi). Şehir dışındaki kurslar işin içine yeme ve konaklama masraflarının girmesi demek. Yemek masrafı sadece gıdanın kendisi ile bitmiyor, yemek yapmaya harcanan zamanı, yakıtı, donanımı, temizlik faslını kapsıyor. Konaklama kısmı genelde çadırla çözülse de, çadırda kalamayacak kişiler için belli bir imkan sunmak gerekiyor.

Yukarıdaki mantıktan gidersek, şehir dışında verilecek 2 günlük bir giriş kursu;

-eğitmen ücreti: 500 lira (bu sefer yol ve yemek masrafı yok);

-mekan + organizasyon için 1,200 lira (kurum/mekan sürekliliği payı);

-yemek + ikramlar için, kişi başı 15-20 liradan, 20 kişi için 300-400 lira;

gibi bir hesapla 2,000 liraya yapılabilir. Bu da, 20 kişi için 100 lira katılımcı ücreti demektir. (Çadır için 10 lira, özel oda için diyelim 40 lira toplanabilir).

Şehir dışındaki bir PDC kursunda, durum tamamen kursun nerede yapılacağına göre şekilleniyor. Konaklama ve kurs mekanı imkanlarına sahip bir çiftlik/ekoyerleşim/enstitü bünyesinde mi yoksa kurs mekanı, yemek ve konaklama hizmetlerini sunması üzere anlaşılmış bir mekanda mı düzenleneceğine göre. İlk durumda genel hesaba, gelecek eğitmenlerin yol masrafı, kurs boyunca sunulacak yemeğin alınma/pişirilme olarak masrafları ve yemekleri pişirecek bir aşçının tutulması masrafı (çevremizde böyle bir işi, diyelim 1,500 lira + yol masrafı karşılığında zevkle üstlenecek insanlar var) eklenmelidir. İkinci durumda mekan ücreti, konaklama koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterir.

**

Türkiye’de, dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi, kurs gelirleri permakültürle uğraşan kişilerin ve kurumların başlıca gelirlerinden birini oluşturmakta. Finans, ilaç, silah, reklam, medya, petrokimya, vb. gibi sektörlere dünyayı mahveden işler için 3 kuruşa emeğini satmaktansa, bu şekilde hayatını idame ettirmek gayet tutarlı ve doğru bir tavır. Lakin, yaşadığımız toplumun koşullarına uygun düşmeyen fiyatlandırmalar kısa vadede iyi bir gelir kaynağı sağlıyor gibi gözükse de, uzun vadede permakültüre olan ilginin hızla azalmasına yol açar. Koşullara uygun kurs fiyatlandırmalarıyla Türkiye’de aslında çok daha fazla eğitim çalışmasının yapılabileceği kanaatindeyim. Hayatını kurs vererek idame ettirmek isteyen biri, bence, bir kursla yüksek bir meblağ kazanmak yerine, (çeşitli şehirlerde) ayda mesela ortalama 3 kurs vermeyi düşünmeli. Bir kurum da, benzer şekilde, olanakları el verdiğince yıl boyunca çok sayıda kurs verebilmeli.

Bu (baştan bir ücret belirlemek yerine, maliyetlerden yola çıkmaya dayalı) hesap denemesiyle, kursların daha geniş çevrelere ulaşabilmesine yönelik tartışmaların başlamasına ve adımların atılabilmesine vesile olabilmeyi umuyorum.

Dünyanın insanı taşıma kapasitesinin çoktan aşıldığı, kritik eşikleri birer birer geçtiğimiz şu zamanlarda, permakültür anlayışının bir an önce zihinlerde ve uygulamalarda yaygınlaşması dileğiyle..